Toplumsal dönüşümler, sıklıkla karma- şık ve derin tarihsel süreçlerin bir ürü- nü olarak karşımıza çıkar. Bu süreçler, toplumların kültürel, ekonomik ve po- litik yapılarında önemli değişiklikler ya- ratırken, bireylerin ve grupların yaşam biçimlerinde de dönüşümlere yol açar.
Türkiye siyaseti, 100 yılı aşkın tarihinde büyük siyasi belirsizlik, toplumsal kar- maşa ve ekonomik sorunların yaşan- dığı dönemlerden geçti. 100 yılı aşkın sorunların bölgesel ve küresel dinamik- lerle ilgisi olduğu gibi iç dinamiklerle de ilgisi bulunmaktadır. Ekonomik so- runlardan siyasi belirsizliğe, toplumsal karmaşadan bölgesel ve küresel savaş ihtimaline kadar bir dizi sorunların yan- sımalarıyla boğuşan Türkiye siyaseti, 31 Mart 2024 yerel seçim sonuçlarıyla bir- likte yeni bir döneme geçmiştir.
Bu makalede, Türkiye’nin geleceğine etkin ve kalıcı kazanımlar sağlamak amacıyla, ilkeleri temel alan toplumsal ve politik bir mücadele birliğinin zorun- luluğu ve bu sürecin kurumsallaşmış otokratik yapılarla mücadeledeki öne- mi değerlendirilecektir. Mevcut politik dengeler ve ittifak stratejileri, özellikle 2023 ve 2024 seçim sonuçları bağla- mında yeni bir siyasi yapılanma ihtiya-
cını ortaya koymaktadır. Bu yapılanma, eski ittifak anlayışlarını aşarak, daha kapsayıcı, demokratik ve çoğulcu bir yaklaşımı benimsemelidir.
17 Nisan 2017’deki referandumla bera- ber taşları döşenen, Haziran 2018 se- çimleriyle beraber ise fiili olarak hayata geçirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, aradan geçen 7 yılı aşkın süre- de siyasal, toplumsal, ekonomik ve idari anlamda büyük krizler üretti. AKP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra daha çatışmacı siyasal-stratejik programına dayanan, 2016’daki darbe teşebbüsüyle fiili olarak uygulama zemini yakalayan ve gittikçe kurumsal bir kimlik kazanan bu rejim, iktidar bloku bağlamında yeni bir ittifak düzlemi yarattığı gibi muha- lefet bloku için de yeniden bir yapılan- ma zarureti yarattı.
2013-2015 yılları arasındaki çözüm sü- recinin başarısızlıkla sonuçlanması ve sürecin sonlandırılması, AKP ile MHP’yi aynı ideolojik ve politik hedefler etrafın- da bir araya getirdi. Türkiye’de 2012 yı- lında kısmi bir yumuşama ve demokra- tikleşme bağlamında yürütülen süreç, 7 Haziran 2015 seçimleriyle beraber yerini daha çatışmacı bir siyasal iklime bırak- tı. 2016’daki darbe girişimi ve 2017’deki
referandumla beraber, AKP-MHP’nin si- yasal istikbalini, Türkiye’nin beka soru- nu olarak işleyen ittifak dinamiği, yeni bir kuruluş-kurtuluş miti yarattı.
AKP ile MHP arasında kurulan, daha sonra Büyük Birlik Partisi’nin doğrudan, HÜDA-PAR’ın ise dışarıdan destekle- diği, Yeniden Refah ve Demokratik Sol Parti’nin pozisyonlarının ise konjonktü- rel olarak değiştiği bu ittifak, Cumhur İttifakı adıyla 2018 ve 2023 genel seçim- leri, 2019-2024 yerel seçimlerine girdi. 6 yılı aşkın bir deneyimi olan bu ittifak, her ne kadar bir dizi handikap, ideolo- jik çatışma ve politik ayrışmaya rağmen bugün de sürdürülmektedir.
Cumhur İttifakı’na karşı, programları, politik hedefleri ve siyasal gelenekle- ri birbirinden farklı 6 siyasi partinin bir araya gelerek oluşturduğu Millet İtti- fakı, 2023 genel seçimlerinde hedefle- diği başarıyı elde edemeyerek dağıldı. Türkiye’de yaşanan siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunlara kalıcı çözüm- ler bulmak ve bu minvalde bir yeni bir program ortaya koymak yerine, cum- hurbaşkanı adayının kim olacağı nokta- sında kilitlenen bu ittifak, Erdoğan figü- rünün karşısına güçlü bir aday çıkarma konusunda başarısız oldu. Toplumsal dönüşüm, siyasi bütünlük, kapsayıcılık ve yenilik iddiası ve ortak bir politik he- def inşa edemeyen bu girişim akamete uğradı.
İktidar ve muhalefet blokları arasında inşa edilen Cumhur ve Millet İttifakları- na karşın, HDP’nin öncülük ettiği Emek ve Demokrasi İttifakı, seçim odaklı bir politik hedefe odaklandığı, stratejik
denge, koordinasyon ve iletişim strateji- si iyi yönetilmediği için arzuladığı başa- rıyı elde edemedi. Türkiye’de iktidar ve muhalefet bloklarının dışında üçüncü bir yol inşa arayışı olan bu ittifak, 2023 genel seçim sonuçlarıyla beraber yeni bir ittifak ihtiyacı ve yeniden yapılanma düzlemi ortaya çıkardı. Bu ihtiyaç bu- gün her zamankinden daha önemli ve gerekli bir ihtiyaç haline gelmiştir.
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı poli- tik ve toplumsal değişimler, ittifakların rolünün ve öneminin yeni bir perspek- tifle değerlendirilmesini zorunlu kılmış- tır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Siste- mi’nden sonra ortaya çıkan, değişen, dönüşen ittifak stratejileri ve yeniden yapılanma ihtiyacı, Türkiye’de son dö- nemlerde ortaya çıkan politik ve top- lumsal dönüşümlerle daha da belirgin- leşmiştir. Özellikle 2023 genel seçimleri ve 31 Mart 2024 yerel seçimleri, ittifak kavramının yeniden tanımlanmasının ve daha ilkesel ve stratejik bir yaklaşım geliştirilmesinin gereğini ortaya koy- muştur.
2023 genel seçimleri, muhalefet açı- sından bir dizi olumsuz sonuçlar yara- tırken, 2024 yerel seçimlerindeki ittifak dinamizmi ve stratejisi, birlikte hareket etmenin politik hedeflere ulaşmadaki önemini gözler önüne sermiştir. 2023 ve 2024 seçim sonuçları, Türkiye’nin si- yasi ve toplumsal manzarasında farklı türde bir değerlendirme yapılmasına ve yeni stratejilerin formüle edilmesine de zemin hazırlamıştır. Özellikle muha- lefetin 2023’teki başarısızlıkları, stratejik hataların ve eksikliklerin net bir şekilde gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır.
Buna karşın, 2024 yerel seçimlerinde elde edilen başarılar, birlikte hareket et- menin, uyumlu ve koordineli çabaların ne denli etkili olabileceğini ortaya koy- muştur. 2024 seçimlerinde elde edilen başarının sürdürülmesi, yönetilmesi ve ortak politik hedefin zeminine dönüş- türülmesi Türkiye’nin ikinci yüzyılının temel meselelerinden biridir.
Bu durum, hem toplumsal hem de siya- sal hassasiyetleri göz önünde bulundu- rarak, ittifak ve iş birliği zeminlerinin ye- niden inşa edilmesi ve güçlendirilmesi gerektiğini açıkça göstermektedir. Bu çerçevede, geleceğe yönelik stratejile- rin belirlenmesinde, geçmiş tecrübe- lerden ders alınarak, daha kapsayıcı, et- kileşimli ve dinamik bir ittifak yapısının oluşturulması büyük önem taşımakta- dır. Bu yeniden yapılanma, Türkiye’nin çok katmanlı toplumsal dokusunu ve siyasi çeşitliliğini daha iyi temsil ede- bilir ve ülkenin karşı karşıya olduğu so- runların panzehrine dönüştürülebilir.
Türkiye gibi ülkelerde toplumsal dönü- şüm süreçleri normalin dışında bir se- yirde ilerlediğinden ötürü, toplumsal ve siyasal ittifaklar toplumların gelece- ğini şekillendirmede kritik roller üstlen- mektedir. Özellikle sistemin iki partili bir yapı üzerine konfigüre edilmesi, bu ihtiyacı daha hayati bir düzleme çek- mektedir.
Türkiye’de özellikle son dönemlerde gerçekleşen seçimler, ittifakların rolü- nü ve bu kavramın toplumsal tabanda nasıl algılandığını yeniden değerlen- dirme ihtiyacını ortaya koymuştur. Ya- pılan saha ve etnografik araştırmaların
sonucunda ortaya çıkan tablo, özellikle 2023 genel seçimleri sürecinde yapı- lan stratejik ve taktik hatalardan dolayı muhalefet blokları bağlamında ittifak kavramının toplumda yeteri kadar kar- şılık bulamadığı ve bu kavramın pejo- ratif, kriminal ve manipülatif bir algı olarak dizayn edilmesinin potansiyeli- ni göstermektedir. Bu durum, özellikle 2023 genel seçim sonuçları bağlamın- da hem Altılı Masa hem de Emek ve Öz- gürlük İttifakı’nın yanlış strateji ve kimi hamleleri sonucunda daha da belirgin- leşmiş ve toplumda bir parçalanmışlık hissi ile birlikte geniş bir yenilgi psiko- lojisi yaratmıştır.
2023 genel seçimleri, birçok açıdan mu- halefetin beklentilerini karşılayamasa ve ülkenin içinde bulunduğu sorunların çözümünde bir çıkış kapısı yaratamasa da bir temas ve diyalog zemini ve o ze- minin potansiyeli açısından da önem- lidir. Bu bağlamda 2024 yerel seçim sonuçları, toplumun değişim arzusu ve arayışı bağlamında siyasi partilerin de önünde bir ferasete ve arayışa sahip olduğunu göstermektedir. Toplum son seçimlerde açık ve net bir şekilde bir değişim iradesi ortaya koymuştur. Bu irade, siyasi partilere değişim ihtiyacı, ittifak ve yeniden yapılanma bağlamın- da da önemli mesajlar vermekte ve so- rumluluklar yüklemektedir.
2023 genel seçim sonuçları, ittifakların sayısal üstünlük sağlamak yerine, daha bütünlüklü ve kapsayıcı bir toplumsal ve siyasal işbirliği gerektirdiğini göster- miştir. İttifakların başarısızlığı, toplum- da sadece siyasi bir kayıp olarak değil, aynı zamanda sosyal bir çatışma ve bö-
lünme olarak da hissedilmiştir. Bu du- rum, sürecin sadece teknik ya da tak- tiksel yanlışlıklarla değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel dinamiklerle de ilgili olduğunu açıkça ortaya koymak- tadır.
Bu olumsuz tabloya rağmen, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde elde edilen ka- zanımlar, yeni bir umut ve mücadele ruhunu canlandırmıştır. Bu seçimler, ittifakların ve birlikte hareket etmenin, doğru stratejiler ve kapsayıcı politika- larla nasıl olumlu sonuçlar doğurabile- ceğini göstermiştir. Elde edilen bu ba- şarılar, sadece politik kazanımlar olarak kalmamış, aynı zamanda toplumsal yeni bir dip dalga ve politik olarak da genel bir kabullenme ile desteklenmiş- tir.
22 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın yerel hakimiyetini kaybetmesiyle sonuçla- nan son yerel seçimler, birlikte hare- ket etmenin ve yan yana durmanın hem yeni bir demokratik kültür inşası hem de ittifak kurmanın sadece siya- si arenada değil, toplumsal ve kültürel platformlarda da etkin olabileceğini ve toplumun geniş kesimlerini mobilize edebileceğini göstermiştir. Dolayısıyla söz konusu ittifak liderliğini siyasi parti- lerin üstlendiği, ancak toplumun bütün kesimlerini bünyesinde barındıran ge- niş ve kapsayıcı bir karakterde olması gerekiyor. Sendikalardan meslek oda- larına, kadın hareketlerinden ekoloji gruplarına, gençlik örgütlerinden der- neklere, vakıflara, sanatçılarından ede- biyatçılara kadar, ve hatta örgütsel bir bağlantısı olmayan bağımsız bireyler dahi bu ittifakta yer alabilmelidir.
Söz konusu ittifak, temel değer ve ilke- ler etrafında birleşen her birey ve grup için açık olmalı ve bu bağlamda bir bü- yüme ve gelişme stratejisine dayanma- lıdır. Yeniden yapılandırılması gereken ittifaklar, Türkiye’nin kronikleşmiş so- runlarına karşı yaratıcı ve etkili çözüm- ler üretecek bir stratejiyi önüne koy- malıdır. Özellikle ekonomi, eğitim ve adalet alanlarında yapılacak reformlar, geniş toplumsal kesimlerin desteğini alarak daha başarılı bir şekilde hayata geçirilebilir.
Yerel yönetimlerde başarılı belediyeci- lik modelleri, geniş ölçekte uygulanabi- lir politikaların laboratuvarı olarak kulla- nılabilir. Bu belediyelerde uygulanacak katılımcı belediyecilik anlayışı, yerel ba- şarıları genel ve merkezi politika yapım süreçlerine taşıyarak, tüm ülke gene- linde pozitif değişimler yaratma potan- siyeline sahiptir. Son yerel seçimlerde Akdeniz, Toroslar ve Samandağ Beledi- yelerinde elde edilen kazanımlar, katı- lımcılık, kapsayıcılık ve yerel temsiliyet iddiası bağlamında oldukça önemli deneyimler olarak yeni dönemin ittifak stratejilerinin temellerinden biri olarak değerlendirilebilir.
Sözünü ettiğimiz ittifakların ilkesel bir- liği, politik ortamın ve toplumsal ihti- yaçların değişimine uyum sağlayacak şekilde evrilmelerini gerektiriyor. Bu, it- tifakların geçici yapılar olmaktan çıkıp, toplumsal değişim ve gelişim süreçle- rine kalıcı katkılar sunacak uzun vadeli platformlar haline gelmelerini sağlar. Türkiye’nin siyasi ve toplumsal kırıl- ganlıklarının üstesinden gelmek için ittifakların yeniden yapılandırılması,
sadece politik bir zaruret değil, aynı za- manda toplumsal bir ihtiyaç olarak ele alınmalıdır. Bu süreç, toplumun geniş kesimlerini kucaklayan, dayanışma ve işbirliği temelli bir yaklaşımı gerektirir ve Türkiye’nin ikinci yüzyılında yeni bir sayfa açabilir.
İttifakların sadece geçici siyasi çözüm- ler sunmak yerine, toplumsal bütünlü- ğü ve dayanışmayı teşvik eden uzun va- deli stratejiler geliştirmesi, Türkiye’nin demokratikleşme yolculuğuna ve daha adil, inklüzif bir toplumsal yapı inşa et- mesine katkıda bulunacaktır. Tekçiliğe karşı çoğulcu, çok renkli, çok sesli ve de- mokratik ilkeler birliğini önceleyen bir müşterek mücadele cephesi oluştura- bilir. Bu cephe, 2023 genel seçimleriyle beraber ortaya çıkan dağılmadan son- ra bir toparlanma ve yeniden bir araya gelme fırsatı sunarken, birlikte hareket etmenin gücünü 2024 yerel seçimlerin- deki başarılarla toplumsallaştırabilir.
Türkiye’nin demokratik geleceğini ve toplumsal barışını şekillendirmede yeni bir birlik ruhu, adı ne olursa olsun, kilit bir rol oynayacaktır. Bu birlik, toplumun tüm kesimlerini kapsayan, demokra- tik, yerel ve kültürel değerlere dayalı bir yapı olarak, meydan okumalara ye- nilikçi çözümler üretebilecek ve daha müreffeh bir geleceğin inşasında öncü olabilecek potansiyeldedir. Bu tür bir mücadele birliği, Türkiye’nin geleceğine yönelik daha etkin ve kalıcı kazanımlar elde etmek için ilkeleri temel alan bir yaklaşımı gerektirir. Bu mücadele birli- ği, 2023 genel seçimlerinden sonra ya- şanan olumsuzluklar ve yenilgi psikolo- jisinden çıkma, toparlanma ve yeniden
bir araya gelme fırsatı sunarken birlikte hareket etmenin gücünü, yani 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde elde edilen ba- şarıları da toplumsallaştıracaktır.
Bağlamın bu noktasından hareketle it- tifaklar meselesine baktığımızda Türki- ye’nin siyasi ve toplumsal tarihinde yeni bir dönüm noktası yaşandığını görüyo- ruz. Söz konusu bu dönemde, CHP’nin demokrat ve sol kanadı başta olmak üzere, sol sosyalist, Kürt hareketi, kadın ve sınıfsal katmanların kurduğu yapıcı ilişkiler, 2028 vizyonunu şekillendiren önemli faktörler arasında yer almakta- dır. Söz konusu bu yeni ittifak yapısının temelinde, Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve kültürel çeşitliliğini yansıtan, her ke- simden insanın sesini duyurabileceği, katılımcı bir platform yer almalıdır. Özel- likle kadınlar, gençler ve çalışan sınıflar bu süreçte daha belirgin bir rol alarak, politika yapım mekanizmalarında etkin pozisyonlar edinmelidir.
2028’e doğru ilerlerken, Türkiye’nin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, kurumsallaşmış otokratik yapılarla mü- cadeledir. Bu mücadelenin başarılı ola- bilmesi için, ittifakların sadece seçim dönemlerinde değil, sürekli bir politik güç ve denetim mekanizması olarak işlev görmesi gerekmektedir. Böyle bir yapı, Türkiye’nin demokratikleşme süre- cine kalıcı katkılarda bulunabilir. İttifak yapısının sağlamlaştırılması, Türkiye’nin uluslararası alandaki pozisyonunu güç- lendirecek, ekonomik ve sosyal politika- ların daha istikrarlı bir şekilde uygulan- masını sağlayacak stratejik adımların atılmasına zemin hazırlayacaktır. Bu sü- reçte, ekolojik sürdürülebilirlik ve dijital
dönüşüm gibi global trendler de dikka- te alınarak, gelecek nesillere sağlam bir demokratik kültür bırakılması hedeflen- melidir.
Kurulması muhtemel yeni bir birlik ruhu, adı ne olursa olsun, ikinci yüzyıl- da Türkiye’nin demokratik geleceğini şekillendirmede kilit bir rol oynayacak- tır. Dolayısıyla demokratik ve kültürel değerlere ve toplumcu ilkeler birliğine dayalı yeni bir birlik ruhu, Türkiye’nin karşılaştığı meydan okumalara yenilikçi çözümler üretebilir ve daha demokratik bir geleceğin inşasının önünü açabilir. Unutulmamalıdır ki bu tür bir mücadele birliği ve demokratik ittifak kültürü, sa- dece zorunlu değil, aynı zamanda Türki- ye’nin geleceği açısından kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak önümüzde durmaktadır.