Türkiye’de Döngüsellik Derecesinin Ölçülmesi: Materyal Akış Analizi

Yeditepe Üniversitesi Yönetim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (YUVAM)’ın organize ettiği “Sürdürülebilir Bir Gelecek için Döngüsel Ekonomi” konulu “Uluslararası İşletme Stratejileri Konferansı”na Spectrum House olarak biz de aşağıdaki sunumumuzla katıldık.

Tulin Johansson1, Meral Korkmaz2

Özet

Döngüsel ekonomi kavramı, son yıllarda sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için önemli bir araç olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde politika yapıcılar, ülkelerinde döngüselliği iyileştirmek için yeni stratejiler ve mevzuat geliştirmeye yönelik adımlar atmışlardır. Son zamanlarda, Avrupa Komisyonu doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltmak ve sürdürülebilir büyüme ve istihdam yaratmak için doğrusal ekonomiden döngüsel ekonomiye geçiş için yeni döngüsel ekonomi eylem planını kabul etmiştir. Devlet politikalarına ve işletmelere yönelik etkili döngüsel ekonomi stratejileri tasarlamanın en önemli zorluklarından biri, ülkedeki döngüselliği ölçmektir. Bu çalışma, döngüsel malzeme kullanım oranı göstergesini zaman içinde analiz ederek Türkiye’deki döngüselliği makro ekonomik düzeyde ölçmeyi amaçlamaktadır. Çalışmada, Eurostat tarafından 2014, 2016 ve 2018 yılları için yayınlanan veriler kullanılmıştır. Çalışma bulguları, geri dönüştürülmüş malzemelerin toplam işlenmiş malzemeler içindeki payı olarak ölçülen Türkiye ekonomisinin döngüsellik derecesinin 2014’te, 2016’da ve 2018’de sırasıyla %2,43, %3,16 ve %4,56 oranları ile çok düşük olduğunu gösteriyor. Döngüsel malzeme kullanım oranı diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında, döngüselliğini iyileştirmek ve geri dönüştürülmüş malzemelerin yerini alabileceği hammadde talebini azaltmak için Türkiye’nin politikalarını ve düzenlemelerini yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Döngüsel ekonomi, Malzeme Akış Hesapları, Geri dönüşüm.

1. Giriş  

Tüm dünyada hızlanarak artan hammadde kullanımı ve bunun neticesinde ortaya çıkan çevresel ve ekonomik sonuçlardan dolayı döngüsel ekonomiye (DE) geçiş son yıllarda hız kazandı. Ekosistemlerin kapasitesinin, sanayinin artan materyal ve enerji çıkışını karşılamaya artık yetmediği açıktır. Doğrusal ekonominin “al-yap-tüket-at” mantığının yerini DE’nin temel bir kavramı olan “üret-kullan-tekrar kullan” almıştır. Birçok devlet ve uluslararası kuruluş yeni iş modelleri, geri dönüşüm, kaynak etkinliği ve yeni tüketim kalıpları kullanarak, DE’yi sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik bir araç olarak teşvik etmektedir. 

Ana akım literatürde DE kavramına ilişkin tek ve özgün bir tanım bulunmamaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) GEO5 raporuna göre DE ile ilgili materyal akışlarının tasarımları iki şekilde birbirinde ayrıştırılabilir; biyosfere tekrar giren biyolojik besin maddeleri ve ekonomi içinde tekrar kullanılacak ve geri dönüştürülecek materyaller. DE’de ürünler ve materyaller tekrar kullanılmakta, yenilenmekte, onarılmakta veya geri döndürülmekte ve atıklar kaynak haline gelmektedir. DE’nin en çok bilinen tanımlarından biri Ellen MacArthur Vakfı’nın (EMF) tanımıdır ve bu tanım DE’yi, amacı atığı ortadan kaldırmak olan ve yenilenebilir enerjinin kullanımı ve toksik kimyasallardan temizlenmesini içeren restoratif ve yenilemeli bir endüstriyel sistem olarak sunar. Bu görüş açısında “eko-tasarım, onarım, tekrar kullanım, yenileme, tekrar üretim, ürün paylaşımı, atık önleme ve atık geri dönüşümü” nosyonları önemli hale gelirken materyal kayıpları geri dönüştürülemeyen atık, katı atık sahaları ve atık yakma ile elde edilen enerji geri kazanımının en aza indirilmesiyle azaltılmaktadır. Bir başka iyi bilinen ve AB Eylem Planı’nda yapılan DE tanımı ise kaynakların boşa harcanmasını en aza indirerek ve ömrünün sonuna varan ürün için daha fazla değer yaratarak ürünün değerini ekonomide mümkün olan en uzun süre korumaya odaklandı. Arruda ve diğerleri, (2021) bilimsel dergilerde en çok atıf yapılan makaleleri inceledi ve literatürde DE’nin olumlu ekonomik kalkınma için en yüksek olasılığa sahip bir sürdürülebilirlik şartı olduğunu belirtti ve döngüselliğe ulaşmak için, kaynakların faydalı ömrünün uzatılması gerektiği sonucuna vardı. 

DE’nin çıkış noktası, gelecekte dünyada insan hayatını garanti etmek için döngüsel sistemlerin gerekliliğine dikkat çeken Boulding’in (1966) “The Economics of the Coming Spaceship Earth (Yaklaşan Uzay Gemisi Dünyanın Ekonomisi)” adlı kitabı olabilir. Ancak DE kavramının ortaya atılması daha çok, geri dönüşümü hariç bırakan geleneksel doğrusal sistemin sürdürülemezliği nedeniyle döngüsellik fikrini destekleyen Pearce ve Turner’a (1990) atfedilmektedir. DE’nin uygulanmasına yönelik ilk adım ise, daha çok Almanya’daki 1972 tarihli BGBI – Atık Bertaraf Yasası Politikası bilinmektedir. Almanya ayrıca 1996 tarihli “Kapalı Materyal Döngüsü ve Atık Yönetimi Yasası” ile DE’nin ulusal kanunlara dahil edilmesinde de öncü bir rol oynadı. Japonya bu konsepti 2002 yılında “Geri Dönüşüme Dayalı bir Toplum Tesis Etmenin Temel Kanunu” ile, Çin ise 2009 yılında “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Döngüsel Ekonomi Teşvik Kanunu” ile benimsemiştir. AB’nin DE stratejisi 2015 yılında duyuruldu “Döngünün Kapatılması – AB Döngüsel Ekonomi Eylem Planı”

AB’nin ilk DE eylem planı ürünlerin, materyallerin ve kaynakların değerini mümkün olan en uzun süre ekonomide tutmayı ve atık üretimini en aza indirmeyi amaçlıyordu. Bu eylem planının daha fazla iş yaratmasının, ekonomik büyümeyi ve yatırımları harekete geçirmesinin yanında karbon nötr, kaynak etkin ve rekabetçi bir ekonomiye geçişe yardımcı olması beklenmekteydi. DE eylem planının uygulanmasına ilişkin komisyon raporu (2019) DE’ye geçişin eylem planı tarafından alınan tedbirler nedeniyle hızlanacağı değerlendirmesinde bulundu. Rapora göre, döngüselliğe yönelik geçişin hızlandırılmasına yönelik yol şunlara bağlıdır: ürünlerin döngüsel tasarımı, tüketicilerin güçlendirilmesi (tüketim alışkanlıklarını değiştirmek için tüketicilerin teşvik edilmesi), atıkların kaynağa dönüştürülmesi (etkin atık yönetimi sistemleri), geri kazanılan materyaller için kapalı döngüler (ikincil hammaddelerin kullanımı) ve plastik stratejisi yoluyla güçlü bir paydaş bağlılığı ile inovasyon ve yatırımlar. Mart 2020’de yayınlanan AB’nin yeni DE eylem planı kaynakların çoğunu kullanan ve DE’ye geçiş yoluyla yüksek döngüsellik potansiyeli olan sektörlere odaklandı. AB’nin DE Eylem Planı (2020) hedefleri, Yeşil Anlaşma Hedefleri’yle ve yeşil ekonomi temelli politika değişiklikleri hedefleyen yeni sanayi stratejisi ile uyumludur. 

DE stratejilerinin değerlendirilmesi için, döngü kapatmanın derecesini ölçmek üzere göstergeler ve izleme araçları gereklidir. Avrupa Bilimler Akademileri Danışma Konseyi’nin (EASAC) “döngüsel ekonominin göstergeleri” raporu UNEP, UNDP, Küresel Raporlama Girişimi (GRI), Yale ve Columbia üniversiteleri, Dünya Bankası, OECD, Eurostat, EMF vb. gibi kaynaklardan halihazırda kullanılan DE göstergelerini bir araya getirdi. Rapor DE’yle ilişkili göstergeleri sürdürülebilir kalkınma, çevresel, materyal akış, toplumsal davranış, örgütsel davranış ve ekonomi performansı başlıkları altında sınıflandırdı. Eurostat tarafından toplanan tüm ekonomide Materyal Akış hesapları (EW-MFA) daha spesifik bilgi sağlıyor gibi görünmektedir, çünkü MFA çerçevesi altında elde edilen veriler, geleneksel ekonomik ve demografik göstergeler ile değerlendirildiğinde sürdürülebilir kaynak kullanımı için politikaların tartışılmasına yönelik sağlam bir temel sağlamaktadır.  

EW-MFA çerçevesi kullanılarak yapılmış önemli sayıda deneysel çalışma mevcuttur. Mayer ve diğerleri (2018) 2014 yılı için Avrupa Birliği’nde Sankey grafikleri aracılığıyla toplam materyalin döngüselliğini ve atık akışlarını ve bunların sosyo-ekonomik ve ekolojik döngü kapanışını ölçtü. Bringezu ve diğerleri (2015) mevcut EW-MFA göstergelerine dayanarak küresel materyal kaynakları için sürdürülebilirlik yolunun nasıl oluşturulabileceğini araştırdılar. Haas ve diğerleri (2015) küresel ekonomi ve AB için Eurostat’tan alınan EW-MGA verilerine dayanarak önemli döngüsellik göstergelerini değerlendirmeye çalıştı. 

Pratikte, geri dönüşüm DE’ye ulaşmak için hala kilit önemdeki strateji olarak gözükmektedir. Çok ileri seviyede olduğu yerlerde bile geri dönüştürme, daha önce kullanılmamış/yeni hammadde kullanımında önemli bir azalmaya yol açsa da (örn. metaller, kağıt, cam vb.), döngünün yarattığı ve sonucunda yeni materyal ve enerji ihtiyacı yaratan nicelik ve kalite kaybı nedeniyle geri dönüşümün tek başına istenilen DE seviyesini sağlayamadığı da literatürde tartışılmaktadır. Geri dönüşüm ve tekrar kullanım yoluyla döngüleri kapamanın yanında, fosil enerji kaynaklarının yerine yenilenebilir enerji kaynakları gelmeli ve genel kaynak tüketimi azaltılmalıdır. 

AB üye ülkelerinin ve Türkiye gibi aday ülkelerin, AB DE planına uyumlu olması beklenmektedir. Türkiye ile AB arasındaki çevreyle ilgili görüşmelere ilişkin 27 no’lu bölüm, AB’nin çevre politikalarını Türkiye için çok önemli hale getirmektedir. Sürdürülebilirlik bağlamında, AB tarafından belirlenen tüzüklerin ve hedeflerin yakından takibi ve bunlara uyulması, AB’nin teknik mevzuatı ile uyum aracılığıyla Türkiye ile AB arasında serbest ticaretin sürdürülmesi adına son derece önemlidir. Türkiye’nin Temmuz 2021’de yayınladığı “Yeşil Anlaşma Eylem Planı”, iklim değişikliği ile mücadele etmek ve Türkiye’nin ihracatta rekabet gücünü korumak için politikaların uyarlanmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla, mevcut politikaların etkililiğini en iyi şekilde değerlendirmek ve ülkede döngüselliği iyileştirmek adına olası gelecek eylem planlarını belirlemek için Türkiye’nin döngüselliğini ölçmek ve izlemek gereklidir.  

Bu çalışma Eurostat tarafından geliştirilen “Döngüsel materyal kullanım oranına (CMU)” bakarak makro-ekonomik seviyede Türkiye ekonomisinin döngüselliğini ölçmeyi amaçlamaktadır. CMU geri dönüştürülmüş materyallerin genel materyal kullanımına oranını ölçtüğü için “ikincil hammaddeler” tematik alanı kapsamında DE’nin ilişkili göstergelerinden biri olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, ekonomiye giren ve çıkan materyal akışlarının, materyallerin ürün haline gelecek şekilde işlenme, stokta birikme, atık haline gelme ve nihayetinde tekrar ekonomiye verilme veya çevreye atılma sürecinin görsel bir sunumunu sağlayan Sankey grafiği ile CMU’nın yakın bağı vardır. Bu nedenle, CMU döngüyü kapatmak açısından uygun bir göstergedir.  

Makalenin bundan sonraki bölümü veri kaynaklarını ve CMU göstergesini edinirken kullanılan metodolojiyi kısaca tanımlamaktadır. Daha sonra ilgili veri değişkenleri ile beraber Türkiye ekonomisi için CMU göstergesinin ampirik sonuçlarının sunumu ve yorumlanması yapılacaktır. Son bölümde ise bazı genel sonuçlar ile beraber çalışmanın sınırlılıklarını belirtilecek ve bundan sonra izlenecek yol çizilecektir.

 

2. Veri Kaynakları ve Metodoloji

2.1. Veri kaynakları

Bu makale asıl olarak Eurostat MFA [ENV_AC_MFA] ve 2014, 2016 ve 2018 yılları için Eurostat’tan alınan atık kategorisine göre atık işleme veri setlerini [ENV_WASTRT] kullanmaktadır ve 2018 veri seti bu makalenin yazımı sırasında Türkiye için mevcut olan en yakın tarihli veridir. Ayrıca MFA her yıl için mevcutken, atık verileri sadece iki yılda bir tutulmaktadır. Dolayısıyla sadece çift sayılı yıllar bu çalışmada analiz edilmiştir. Ayrıca 2012 atık işleme veri setindeki görünüşteki tutarsızlık nedeniyle, bu çalışmaya 2012 yılı ve önceki yıllar dahil edilmedi.

MFA’nin girdi tarafını temsil eden MFA veri seti 1. Biyo-kütle, 2 Metal cevherleri, 3. Metal olmayan mineraller ve 4. Fosil enerji materyalleri/taşıyıcıları şeklinde dört farklı materyal kategorisinin yanında her kategoride toplam materyaller için Yurt İçi Çıkartma, İthalatlar, İhracatlar ve Yurtiçi Materyal Tüketimi’ne dair detaylı bilgi vermektedir.

Materyal Akış Analizi’nin çıkış tarafını analiz etmek için [ENV_WASTRT] veri seti kullanıldı. Ne yazık ki Türkiye için detaylı atık verileri mevcut değildir ve birçok veri kalemi ya yoktur ya da gizli olarak sınıflandırılmıştır. Dolayısıyla Türkiye için detaylı Materyal Akış Analizi’ni yapmak mümkün değildir. Ancak 2014, 2016 ve 2018 yıllarındaki atık yönetimi operasyonları için toplu veriler mevcuttur ve dolayısıyla bu veriler MFA veri seti ile birlikte çalışmanın temelini oluşturmaktadır. 

Ek olarak geri kazanım için Türkiye’ye giren ithal ve Türkiye’den çıkan ihraç atıkları tahmin etmek için ortak tarafından bildirilmiş atığın sınır ötesi taşınması, tehlikelilik durumu ve atık yönetimi operasyonları veri seti de kullanıldı.

2.2. Metodoloji

Bu çalışmada kullanılan metodoloji tamamen Eurostat tarafından geliştirilmiş yaklaşımdan ilham almıştır. CMU geri kazanılan ve ekonomiye geri verilen materyallerin paylarını ölçer ve geri dönüştürülmüş materyallerin (U) işlenmiş materyallere (PM) oranı olarak hesaplanır. 

CMU=U/PM (1)

PM ekonomik sistemde kullanılan tüm birincil ve ikincil materyallerdir ve aşağıdaki şekilde hesaplanır

PM= Yurtiçi Malzeme Tüketimi (DMC) + U (2)

DMC Türkiye’de ithal malların eklendiği ve ihraç malların çıkarıldığı doğadan alınıp kullanıma sunulan materyalleri içerir.

DMC = Yurtiçi Kaynak Çıkarımı (DE) + İthalatlar – İhracatlar (3)

U ikincil materyallerdir ve burada geri dönüşüm ‘atık materyallerin ister orijinal için isterse başka amaçlar ile ürünler, materyaller veya maddeler haline gelecek şekilde yeniden işlendiği herhangi bir geri kazanım operasyonu’ olarak tanımlanır ve aşağıdaki şekilde hesaplanır

U= RCV_R – IMPw + EXPw (4)

burada RCV-R enerji için geri kazanım hariç geri dönüştürülmüş yurtiçi atık iken, IMPw geri kazanıma giden ithal edilmiş atık miktarı ve EXPw geri kazanıma giden ihraç edilen atık miktarıdır. 

CMU, PM payı olarak ikincil materyallerdir ve aşağıdaki şekilde ifade edilebilir

 

3. Sonuçlar ve Yorum

ENV_AC_MFA verilerinin analizi 2014 ile 2018 yılları arasında DE’nin %3,93 artış ile 874.122 bin tondan 908.534 bin tona arttığını, DMC’nin ise 2014 ile 2018 yılları arasında %5,97’lik bir artışa karşılık gelecek şekilde 932.046 bin tondan 987.776 bin tona arttığını göstermektedir. Büyüyen DE eğilimleri, ülkedeki doğal kaynaklar üzerinde artan baskıdır. Şekil 1 toplam DE’nin %5 arttığını ancak 2016 ve 2018’de %1 azaldığını ortaya koymaktadır. DE’deki azalmanın büyük çoğunluğunun nedeni 2014 ve 2016’de metal cevher çıkarılmasındaki %30’luk azalmadır. Ancak biyo-kütle ve fosil enerji materyalleri/taşıyıcılarının çıkartılması ülkede artmaktadır. 2016 ve 2018’de biyo-kütle çıkartılması sırasıyla %16 ve %2 ve fosil enerji taşıyıcıları ise %13 ve %15 arttı. Metal olmayan minerallerin çıkarılması yıllar içinde değişmeden devam etti.

Şekil 1. Kaynak kategorisine göre yurtiçinde yapılan çıkarmalar (bin ton)
Not: Veriler Eurostat’tan alınmıştır.

DMC ekonomide kullanılan toplam materyal miktarını temsil eder ve yurtiçinde çıkarılan materyal artı fiziki ithal edilenler eksi fiziki olarak ihraç edilenlere eşittir. Şekil 2 kaynak kategorisine göre DMC’yi göstermektedir ve 2016 yılında toplam DMC %10 artmış olmasına rağmen, 2018’de %3 azalmıştır ve bu azalmanın çoğunun nedeni 2018’de metal cevher tüketiminde %29’luk azalmadır. 2016 ve 2018’de biyo-kütle tüketimi sırasıyla %14 ve %2 ve fosil enerji materyalleri/taşıyıcıları ise sırasıyla %45 ve %4 artmıştır. Metal olmayan minerallerin tüketilmesi yıllar içinde değişmeden devam etmiştir.           

Şekil 2. Kaynak kategorisine göre yurtiçinde yapılan tüketim (bin ton)
Not: Veriler Eurostat’tan alınmıştır.

Ayrıca, ana materyal grupları için DE ve DMC’nin karşılaştırılması Türkiye ekonomisinin yabancı kaynaklara bağımlı olduğunu ve net ihracatçı konumunu koruduğu metal olmayan mineraller hariç tüm materyal grupları için net ithalatçı olduğuna işaret etmektedir.

Tablo 1 toplam materyal yüzdesi şeklinde dört ana materyal grubunu göstermektedir. Materyal gruplarına göre verilerin incelenmesi, çıkarılan ve tüketilen toplam yurtiçi materyallerin yüzdesi olarak metal olmayan minerallerin hem DE hem de DMC için diğer materyal gruplarına göre göreceli olarak daha yüksek olup tüm materyallerin neredeyse %50’sine karşılık geldiğini göstermektedir. Daha çok kum, taş, granit, kireç mermer vb. gibi çoğunlukla inşaat malzemelerini içeren metal olmayan materyallerin bu yüksek çıkarılma ve tüketim oranı Türkiye’de sürekli olarak büyüyen inşaat sektörü dikkate alındığında şaşırtıcı değildir. DE ve DMC’nin yaklaşık %25’i tarım mahsulleri, ahşap, kereste, balık ve hayvanları temsil eden biyo-kütleden oluşmaktadır. Metal cevherler ana kategoriler arasında en küçük grubu oluşturmaktadır.

Tablo 1: Toplam materyalin %’si olarak materyallerin yüzdeleri

Not. Veriler Eurostat’tan alınmıştır  (Eurostat, 2021b).

CE’nin hedefi, materyallerin değerini mümkün olan en uzun süre dolaşımda tutmak olduğu için, atık üretiminin engellenmesi bu hedefe ulaşmak açısından çok önemlidir. Ekonominin çıktı tarafını temsil eden atık kategorisi [ENV_WASTRT] veri seti ile atığın işlenmesi analizi, 2014 ile 2016 yılları arasında Türkiye’de işlenen atık miktarının %69’luk bir artış kaydedip 79.268’den 134,277 bin tona ulaştığını göstermiştir (şekil 3). Ancak veriler ayrıca Türkiye’de işlenen atıkların neredeyse %90’ının katı atık sahalarına gönderilerek yüksek metan emisyonlarına yol açtığını da ortaya çıkarmaktadır. Enerji geri kazanımı için yakılma olarak işlem gören atık oranı %1’den azdır ve kalanı geri dönüştürülmüştür (şekil 3).

Şekil 3. Kategoriye göre Atık İşleme Operasyonları (Bin Ton) Not.Veriler Eurostat’tan alınmıştır.

Kentsel atıkların geri dönüştürme oranını da analiz etmek faydalı olabilir, çünkü bu oran evler tarafından üretilen atık oranının yüzde kaçının DE’de kaynak olarak kullanıldığı gösterir. Şekil 4 Türkiye’de geri dönüştürülen kentsel atığın oranına kıyasla geri dönüştürme oranının (R) 2018’de %0,40’dan %11,50’ye yükseldiğini göstermektedir. Ancak Avrupa Komisyonu’nun 2030 yılı itibariyle %65 olarak belirlediği hedef ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin geri dönüştürme oranları oldukça düşüktür.

Şekil 4. Kentsel atığın geri dönüştürülmesi.

Bu çalışmanın odağı olan CMU, geri dönüştürülmüş ikincil materyallerin genel işlenmiş materyallere oranını ölçer. Daha yüksek CMU, daha fazla geri dönüştürülmüş materyallerin, hiç kullanılmamış/yeni hammaddelerin yerini alarak çevre üzerindeki yükü azaltabileceğini göstermektedir. 4 no’lu eşitlikte gösterilen geri dönüştürülmüş materyallerin hesaplamaları (U) 2014, 2016 ve 2018 yıllarında geri dönüştürülmüş veya daha düşük kaliteye geri dönüştürülmüş olarak ekonomiye 23.199 bin ton, 33.358 bin ton ve  47.177 bin ton ikincil materyal girdiğini ortaya çıkarmaktadır. Şekil 5 toplam işlenmiş materyalde geri dönüştürülmüş materyal payı olarak ölçülen Türkiye ekonomisinin döngüsellik derecesinin 2014, 2016 ve 2018’de sırasıyla %2,43, %3,16 ve %4,56 olarak göründüğüne işaret etmektedir. Türkiye için CMU oranı 2014 ile 2018 yılları arasında istikrarlı olarak yukarı doğru bir eğilim göstermektedir.

Şekil 5. Türkiye’de CMU. 
Not. Veriler Eurostat’tan alınmıştır.

CMU’nun hesaplamaları toplam işlenmiş materyaller içinde ikincil materyallerin katkılarında 2016 yılında %30’luk ve 2018 yılında %44’lük bir artış göstermesine rağmen, CMU’nın iyileşmesinin nedeni kısmen işlenmiş materyallerde (PM) azalma (şekil 6) ve kısmen geri dönüştürülen atık miktarında (şekil 4) iyileşmedir.

Şekil 6. Türkiye’de işlenmiş materyaller (Ton) Not. Veriler Eurostat’tan alınmıştır.

Ayrıca Türkiye’nin CMU göstergesinin Avrupa ülkelerinkiyle karşılaştırılması Türkiye’nin ekonomisini doğrusaldan DE’ye dönüştürmekte geride kaldığını ortaya çıkarmaktadır. Şekil 7 birçok büyük Avrupa ülkesinde CMU oranları %20-30 arasında iken Türkiye’nin CMU oranının %2,4 ile %4,5 arasında değiştiğini göstermektedir. Bu da Türkiye’nin diğer Avrupa ülkelerini yakalamak ve ayıca birincil materyallere bağımlılığını azaltmak ve çevre üzerindeki yükü azaltmak için döngüselliğini artırmak üzere ciddi adımlar atmak zorunda kalacağı anlamına gelmektedir. 

Şekil 7.  Türkiye’deki CMU’nun AB Ülkeleriyle karşılaştırılması. Not. Veriler Eurostat’tan alınmıştır.

Farklı materyal grupları için detaylı Materyal Akış analizi ve CMU hesaplamaları yapmanın, Türkiye’de döngüselliği artırmak ve birincil kaynak kullanımını azaltmak amacıyla hedefe yönelik politikalar geliştirebilmek için gerekli olduğunun belirtilmesi gerekir. Örneğin, yurtiçi materyal tüketimi hakkındaki veriler tüketilen tüm materyallerin yaklaşık %50’sinin çoğunlukla inşaat sektöründe kullanılan metal olmayan minerallerden oluştuğunu ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla, bu materyal grubu için döngüselliği iyileştirmek amacıyla hedefe dönük politikalar tasarlamak şart olacaktır. Bunlar arasında, aşağıdakilerle sınırlı olmamak üzere, geri dönüştürülmüş materyaller için bir pazar mevcudiyetini iyileştirecek, bölgesel geri dönüşüm kapasitelerini artıracak ve işçi ve tasarımcıları inşaat projelerinin dışında da geri dönüştürülmüş materyaller kullanmak üzere eğitecek politikalar ve programlar tasarlamak yer alır. DE’ye başarılı şekilde geçmek için tüm sektörler için farklı hedefe yönelik politikalar gereklidir.

 

4. Sonuç

Bu makalede sunulan değerlendirme Türkiye’deki döngüsellik seviyesini izleme ve 2014’den bu yana nasıl geliştiğini takip etme çalışmasıydı. CMU oranları 2018 yılında Türkiye’de işlenen materyallerin yalnızca %4,5’unun geri dönüştürüldüğünü ve döngünün kapatılmasına katkıda bulunduğunu gösterdi.  Sonuçlar Türkiye’nin CMU’sunun 2014 ile 2018 yılları arasında artan bir eğilimi olduğuna işaret etmektedir. Bunun yanı sıra CMU oranı umut verici şekilde yıllar geçtikçe yüksek bir oranda büyümektedir. Ancak CMU oranının AB’nin CMU oranından (28) çok daha düşük olması Türkiye’nin AB üye ülkelerine yetişmek için daha çok yol alması gerektiğini göstermektedir. Şu anda sonuçlar DE’nin Türkiye için uzak bir hedef olduğunu göstermektedir.

Bu çalışmada yapılan analiz Türkiye’deki genel DE’yi değerlendirmek için yeterli değildir. DE’nin tam bir değerlendirmesi için, bütüncül bir yaklaşımda girdi ve çıktı tarafı döngüsellik göstergeleri analiz edilmelidir. CMU sosyo-ekonomik döngü kapanışına dair detaylı bir bilgi sunarken (ikincil materyal girişi olarak geri dönüşüm atığı) DE kapsamında ekolojik döngü kapanışı (yenilenebilir biyo-kütle kullanarak) da değerlendirilmelidir. DMC’de biyo-kütle oranında hafif artış Türkiye için büyüyen ekolojik dönüştürme potansiyeli olasılığına işaret etmektedir. Ancak gizli bilgilere erişmede güçlük ve veri eksikliği nedeniyle Türkiye’nin ekolojik döngü kapanışının düzgün bir değerlendirmesini yapmak mümkün değildir.

Tüm dünyada DE’ye yönelik eğilimler nedeniyle Türkiye için DE’yi geçişi mümkün kılan politikaların uygulanması kaçınılmazdır. Politikaların başarısını izlemek hem çıktı hem de girdi tarafında Türkiye’de verinin bulunabilirliğine bağlıdır. Gizli verilere ulaşıldıktan sonra daha detaylı bir veri seti sunmak üzere daha fazla araştırma yapılması gereklidir.

  1. Dr. Tulin Johansson, PhD
  2. Dr. Meral Korkmaz, PhD

Kaynakça