Karizmatik liderlik ve Erdoğan’ın yenilmezlik aurasının kaybı

Giriş

“Karizmatik liderlik,” liderlik teorileri ve pratiklerinde önemli bir yere sahip olan, kitleleri etkileyen ve onları peşinden sü- rükleyen liderlerin yönetim yetenekleri- nin çıktısıdır. Tarih boyunca, toplumları derinden etkileyen ve büyük dönüşüm- lere yol açan liderlerin çoğu karizmatik özelliklere sahip olmuştur. Karizma; lide- re duyulan sadakat veya hayranlık hissi, liderin kişisel cazibesi ve çekim gücü ile taraftarlarını etkileme ve onlara doğrul- tu verme kapasitesi olarak özetlenebi- lir. Bu liderler, vizyonlarını ve ideallerini etkili bir şekilde harmanlayarak kitleleri harekete geçirebilirler. Karizmatik lider- ler genellikle karizmatik kişilik özellikle- ri, güçlü iletişim becerileri ve etkileyici bir vizyon ile tanımlanır. Ancak karizma- nın, liderin aurası ile olan ilişkisi de göz ardı edilemez.

Aura; bir bireyin etrafında hissedilen ve onun içsel durumunu, duygularını ve ruh hallerini yansıtan enerji alanı ola- rak tanımlanabilir. Karizmatik liderlerin aurası, onların çevresindekiler üzerinde derin ve kalıcı bir etki yaratır. Bu etki, liderin kişisel karizması ile birleştiğin- de, taraftarlar üzerinde güçlü bir bağ oluşturur ve liderin vizyonunu gerçekleştirmesi için gerekli olan motivasyo- nu sağlar. Karizmatik liderlerin auraları genellikle kendilerine olan güvenleri, tutarlılıkları ve otantik yaklaşımları ile beslenir. Bu özellikler, takipçileri tara- fından içtenlikle hissedilir ve liderin et- kileme gücünü arttırır.

Dünya tarihine ve kendi yönetimleri altındaki topluluklara yön veren ka- rizmatik liderler, sadece söylemleri ve vizyonları ile değil, aynı zamanda yay- dıkları pozitif enerji ve güvenle de kit- leleri etkileyebilmişlerdir. Bu liderler, karizmaları ve auraları sayesinde kitle- lerde umut ve inanç yaratmış, büyük sosyal değişimlere öncülük etmişlerdir. Onların liderlikleri, sadece birer örnek olmakla kalmayıp, karizmatik liderli- ğin ve aura-karizma ilişkisinin ne kadar güçlü olabileceğini de göstermektedir.

2002’den 2024’e Erdoğan’ın Kariz- masının Dönüşümü

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin son çeyrek asrına damga vuran en etkili si- yasi liderlerden biridir. İstanbul Büyük- şehir Belediye Başkanlığı’ndan sonra, 2003’te Başbakan olarak göreve baş-

layan Erdoğan, 2014 yılından itibaren Cumhurbaşkanı olarak siyasi serüveni- ne devam etmektedir.

7 Haziran 2015’te politik iddiası itibariyle kişisel tarihinin en sembolik yenilgile- rinden birini alan Erdoğan, daha sonra 2015 Kasım’ında liderlik vasfını tahkim edip, son olarak 2023 seçimlerinde yeni- den Cumhurbaşkanı seçilerek iktidarını pekiştirmiştir. Erdoğan’ın politik-ideo- lojik etki gücü ve karizmatik vasıfların- dan müteşekkil liderlik aurası, 2024’teki seçimlerle birlikte büyük oranda deği- şim eğilimine girmiştir.

2024 yerel seçimleri, Erdoğan’ın siyasi ka- riyerinde ve liderlik tarihinde kritik bir dö- nüm noktası olmuştur. Bu seçimler, Er- doğan’ın partisi için olduğu kadar, onun kişisel siyasi kariyeri ve liderlik imajı için de büyük önem taşımaktadır. 2003’ten itibaren büyük bir yenilmezlik imajı ve anlatısı kuran Erdoğan, son seçimlerde karizmatik liderlik, aura ve yönetilebilirlik açısından büyük bir sınavla karşı karşıya kalmıştır. Ancak son yerel seçimlerle be- raber ortaya çıkan tablo, Erdoğan’ın üç önemli ve vazgeçilmez özelliğini kaybet- tiğini göstermektedir: rıza üretim kabili- yeti, meşruiyet ve özgüven.

Rıza Üretim Kabiliyeti

Erdoğan’ın rıza üretim kabiliyeti, lider- lik karizması, ekonomideki başarı anla- tıları, medya ve iletişim stratejileri, dini ve kültürel değerlerin siyasete enteg- rasyonu, kriz yönetimi ve popülist po- litikalar gibi birçok faktörün bir araya gelmesiyle şekillenmiştir. Batı ile ilişki-


ler ve bu bağlamda görece demokratik standartların yükseltilmesi de rıza üre- tim kabiliyetini pekiştirmiştir. Kürt me- selesi ile ilgili alışılageldik yöntemlerin dışına çıkan ve diyalogu önceleyen kısa süreli politik manevralar, Erdoğan’ın geniş kitleler üzerindeki etki gücünü artırmıştır.

Yıllarca, Erdoğan’ın güçlü hitabeti, ka- rizmatik liderliği ve stratejik hamleleri ona büyük bir seçmen kitlesinin deste- ğini kazandırmıştır. Ancak ekonomik, sosyal ve idari krizler, artan otoriter- leşme eleştirileri, hukuk ve adalet sis- teminde açılan gedikler, nepotizm ve yanaşmacılık ilişkileri gibi faktörler, bu rıza üretim kabiliyetini zamanla zayıf- latmıştır.

Son yerel seçimler, Erdoğan’ın bu rıza üretim kapasitesinin ciddi şekilde za- yıfladığını ortaya koymuştur. Geniş halk kitlelerinin Erdoğan’dan artık eskisi ka- dar etkilenmediği ve onun halka hitap etme ve onları ikna etme konusundaki başarısının azaldığı görülmektedir. Bu durum, seçmen tabanının parçalanma- sına ve halkın farklı kesimlerinde mem- nuniyetsizliklerin artmasına yol açmıştır.

Meşruiyet

Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi meşru- iyeti, Türkiye’nin siyasi tarihi ve dina- mikleri açısından kapsamlı bir konudur. Erdoğan, 2002’den 2024’e kadar yapı- lan genel ve yerel seçimlerde AKP’nin sürekli olarak yüksek oy oranları elde etmesi sayesinde siyasi meşruiyet ka- zanmıştır.  2014  yılında  Türkiye’nin

doğrudan halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olmuştur. 2017 refe- randumu ile kabul edilen anayasa deği- şikliği sonucunda yürütme yetkilerinin genişletilmesi ve parlamenter sistem- den başkanlık sistemine geçilmesi, Er- doğan’ın yetkilerini artırmıştır.

Ancak, 2015’ten itibaren muhalefet, medya özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve insan hakları konularında yaşanan sorunlar, Erdoğan’ın otoriter eğilimler gösterdiğini ve demokratik normlar- dan uzaklaştığını ortaya koymaktadır. Kürt meselesi ile ilgili güvenlikçi po- litikalar ve kayyım uygulamaları gibi pratikler, Erdoğan’ın meşruiyetini sor- gulayan önemli unsurlar arasında yer almaktadır.

Son yerel seçimlerde ortaya çıkan tablo ile beraber, Erdoğan’ın meşruiyeti yani siyasi otoritesinin ve liderliğinin kabul edilebilirliği de ciddi şekilde sarsılmıştır. Erdoğan artık eskisi kadar tartışılmaz bir lider olarak görülmemekte, daha fazla eleştiriye maruz kalmaktadır. Bu durum, onun siyasi kararlarının ve politikalarının meşruiyetini zayıflatmaktadır.

Özgüven

Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi kariye- ri boyunca sergilediği özgüven, liderlik tarzının ve siyasi stratejilerinin merke- zinde yer almıştır. Erdoğan’ın özgüveni, siyasi başarıları, karizmatik liderliği ve kriz yönetimindeki etkinliği ile pekiş- miştir. Ancak son yerel seçimlerde al- dığı yenilgi, bu özgüveni ciddi şekilde sarsmıştır.


Son yerel seçimlerde alınan yenilgiler, Erdoğan ve AKP’nin stratejik yaklaşım- larını yeniden değerlendirmesine yol açmıştır. Yenilgiler, Erdoğan’ın halkla olan ilişkisini ve kamuoyu nezdindeki algısını da etkilemiştir. Eskiden daha kararlı ve güven veren bir duruş sergi- leyen Erdoğan, şimdi daha savunmacı, edilgen, saldırgan ve belirsiz bir tutum içerisindedir. Bu durum, onun karizma- tik liderlik tarzında ve politikalarında gözle görülür bir değişime neden ol- muştur.

Sonuç

Son yerel seçimler, Erdoğan’ın siyasi kariyerinde önemli bir dönüm noktası olarak görülmelidir. Bu seçimler, onun üç temel özelliğini kaybetmesine ne- den olmuştur: rıza üretim kabiliyeti, meşruiyet ve özgüven. Bu kayıplar, Er- doğan’ın yenilmezlik aurasını yitirdiğini göstermektedir. Bu durum, Erdoğan’ın toplumdan kopmuş bir lider olarak ta- nımlanmasının yanı sıra, koalisyon kur- duğu partnerlerinin gözünde de eski ağırlığını kaybettiğini ortaya koymak- tadır.

Erdoğan’ın bu kayıpları, hem siyasi hem de toplumsal meselelerde stratejik bir yol haritası çizmek için önemli ipuçla- rı sunmaktadır. Bu süreçte, muhalefet partilerinin ve diğer siyasi aktörlerin, Erdoğan’ın zayıflayan bu yönlerini göz önünde bulundurarak stratejiler geliş- tirmesi, onun eski gücüne kavuşması- nı engelleyecek ve mevcut zayıflıklarını derinleştirecek adımlar atması önemli- dir.

TBMM, Erdoğan karşısında yerel de- mokrasinin yeniden inşası ve yerel ida- renin toplumsallaşması için kilit bir rol oynayabilir. Aynı zamanda, Erdoğan’ın inşa ettiği tekçi ve otoriter sistemin önüne geçilmesinde de önemli bir araç haline dönüşebilir. Meclis, yerel yöne- timlerin bağımsızlığını ve etkinliğini ar- tırarak merkezi hükümetin kontrolünü sınırlayabilir. Bu, halkın taleplerini daha doğrudan iletebileceği ve yerel yöne- timlerin daha hesap verebilir olacağı bir sistemin inşasını destekleyecektir.


Nitekim TBMM’nin stratejik bir şekilde güçlendirilmesi, geleceğin uzun yol- culuğunda önemli bir durak olacaktır. Bu nedenle, Meclisi güçlü kılmak, hem yerel demokrasinin ve idarenin güçlen- mesi hem de Erdoğan’ın eski gücüne kavuşmasını engellemek adına büyük bir fırsat sunmaktadır. Bu bağlamda, Meclisin potansiyelini tam anlamıyla kullanmak ve onu stratejik bir araç ola- rak konumlandırmak, hem siyasi hem de toplumsal meselelerde önemli kaza- nımlar sağlayacaktır.