Temmuz ayında İngiltere, İran ve Fran- sa’da yapılan seçimler hem iç hem bölgesel hem de küresel etkileri olabi- lecek şekilde sonuçlandı. Sağcılık, ırk- çılık, yabancı ve göçmen karşıtlığının büyük ivme kazandığı bir dönemde or- taya çıkan seçim sonuçları, toplumsal değişim arzusunu, evrensel değerlerin tabandan tavana doğru yayılma kapa- sitesini ve bu anlamda Türkiye başta olmak üzere otoriter, milliyetçi ve çoklu yönetim krizlerinin yaşandığı ülkelere ilham olabilecek dersler içermektedir.
Elbette seçimler ve seçim sonuçları; devrim olarak değerlendirilebilecek bir bağlamdan uzak olsa da dünyada top- lumsal muhalefetin alanının gittikçe da- raltıldığı, gösteri, protesto hakkı ve ikti- darları demokratik yollarla devirmenin imkânlarının gittikçe minimize edildiği bir dönemde, umut dalgası yaratabile- cek ve muhtelif makro değişim-dönü- şümlere kapı aralayabilecek süreçlerdir.
Seçimler, sadece iktidarların el değiş- tirdiği süreçler olmanın ötesinde, top- lumsal değişimlerin de bir göstergesi olup tabandan yükselen dönüşüm ar- zusunun ete kemiğe büründüğü ör- neklerdir. Toplumda mevcut yönetim- lere dair duyulan hoşnutsuzluk eğer
cebir unsurlarıyla yani devrim, ihtilal ve inkılap şeklinde iktidarları deviremiyor- sa, bu durumda seçimler bu işlevi göre- bilecek süreçler olabilirler. İç, bölgesel ve küresel etkiler yaratabilecek bir bağ- lamı olan İngiltere, Fransa ve İran’daki son seçimler, halkın mevcut yönetim- lerden duyduğu memnuniyetsizliği ve değişim arayışını yansıtarak Türkiye için de önemli dersler içermektedir.
Bu makalede, otoriter, sağcı, muhafa- zakâr, ırkçı, anti-göçmen dalganın yük- seldiği ve içe kapanmacı eğilimlerin güçlü olduğu bir konjonktürde İngil- tere, İran ve Fransa’daki seçim sonuç- larının analizi yapılarak, bu sonuçların Türkiye için ifade ettiği önem değer- lendirilmeye çalışılacaktır. Makalede dünyada otoriter ve totaliter eğilimlerin güçlü olduğu ve bu eğilimlerin doğ- rudan ya da dolaylı bir şekilde etkisini gösterdiği Türkiye’de seçimler bağla- mında bir değişimin imkânı üzerinde durulmuştur.
İngiltere: 800 yıllık arka plan üze-rinden İşçi Partisi’nin zaferi
Dünya demokrasi ve parlamentarizm tarihinin önemli merkezlerinden biri olan İngiltere, 1215’te imzalanan Magna
Carta Libertatum (Büyük Özgürlükler Sözleşmesi) ile kralın yetkilerinin sınır- landırılması, yasalara uygun hareket etme ve hukukun üstünlüğünün kabul edilmesi bağlamında tarihi öneme haiz bir ülkedir. Tarihsel boyunca İngilte- re’deki gelişmelerin sadece İngiltere’yi ilgilendirmediği, etki ve sonuçları ba- kımından dünyada da önemli sonuçlar yaratarak bir moment ortaya koyduğu- nu biliyoruz. Dolayısıyla 4 Temmuz’da İngiltere’de yapılan seçimler, bugünkü konjonktürel durum bağlamında küre- sel etkileri olabilecek bir seçim olarak kayda geçti.
İngiltere’de İşçi Partisi’nin zaferi, 14 yıllık Muhafazakâr Parti yönetiminin özellik- le ekonomi politikalarının yetersizliği- ne, sosyal adalet nizamının çarpıklığına, içe kapanmacı dar politik tahayyüle bir tepki olarak değerlendirilebilir. İngilte- re’nin uzun süredir yaşadığı ekonomik durgunluk, sosyal hizmetlerdeki kesin- tiler ve artan eşitsizlikler, seçmenlerin değişim talebini ciddi anlamda tetikle- yerek bu sonuçları ortaya çıkardı.
İngiltere’deki bu durum, Türkiye’deki mevcut durumla birçok bağlamda ben- zeşmekte ve Türkiye’de de benzer şekil- de yüksek enflasyon, muhafazakârlaş- tırma, çoklu yönetim krizi ve işsizlikle mücadele eden halkın, mevcut ekono- mi politikaları sorgulaması bağlamında paralellik arz etmektedir.
İşçi Partisi’nin zaferi, gittikçe normatif alanın dışına taşırılmaya çalışılan sosyal adalet ve refah devleti kavramlarının yeniden önem kazandığını ve taban-
daki değişim arzusunun gücünü gös- termesi açısından dikkat çekiyor. Milli- yetçi, muhafazakâr, içe kapanmacı ve ırkçı saiklerle etkisizleştirilen kitlelerin, sosyal adalet ve refah gibi kavramlara duyduğu arzu bu değişimin temelini oluşturmaktadır.
Gittikçe tüm dünyada bir dalga yaratma ihtimali olan bu durum, günümüzde medeniyet krizinin de esasını oluştur- maktadır. Benzer şekilde Türkiye’de de sosyal devlet anlayışının güçlendirilme- si, refah düzeyinin yükseltilmesi, açlık ve yoksullukla mücadele, sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler gibi alanlarda daha kapsayıcı politikaların benimsenmesi- ne dair tabandan çok güçlü bir talep ve beklentinin olduğunu biliyoruz.
Fransa: Sol İttifak’ın sürpriz zaferi ve demokrasi arayışı
Modern anlamda medeniyetin geli- şimine yön veren ülkelerden biri olan Fransa, özellikle son 300 yılda geçirdiği süreçler bağlamında hem Avrupa hem de dünyaya etkileri olan bir toplumsal değişim-dönüşüm ve mücadele dina- miğine sahiptir. Devrimler, inkılaplar, toplumsal hareketler ve kolonyalizm deneyimlerinden müteşekkil bu dina- mik, etki ve sonuçları bakımından Fran- sa’daki gelişmeleri Avrupa ve dünya için de önemli kılmaktadır.
Fransa’daki seçimler, aşırı sağın yükse- lişine karşı bir fren mekanizması olarak değerlendirilebilir. Marine Le Pen’in li- derliğindeki Ulusal Birlik Partisi (RN),
son yıllarda önemli kazanımlar elde et- mişti ve Fransız siyasetinde belirleyici bir aktör haline gelmişti. Ancak, bu se- çimlerde aşırı sağın beklenen başarıyı elde edememesi, toplumda bu tür po- litikaların reddedildiğinin sembolik bir göstergesidir.
Tüm dünyada olduğu gibi Fransa’da da aşırı sağ, göçmen ve yabancı karşıtlığı ve ırkçı dalga giderek etkisini artıran bir dinamik olarak izlenmektedir. Fran- sa’daki seçimler, aşırı sağın yükselişi karşısında sol ittifakın bir araya gele- rek başarı elde etmesi bakımından İn- giltere’deki seçimlerin de ötesinde bir bağlama sahiptir. Fransa’daki seçimle- rin sonuçları sadece yerel değil küresel bağlamda da önemli bir moral ve moti- vasyon kaynağıdır.
Dünyada aşırı sağın yükselişi, demokra- tik ve evrensel değerler ve insan hakları için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Fran- sa’daki sonuçlar diğer ülkelere de ben- zer bir direnç gösterme cesareti verebi- lir. Bu durum, Türkiye’de de demokratik ve sosyal adalet odaklı partilerin bir araya gelerek otoriter eğilimlere, ırkçı ve muhafazakâr dalgaya karşı güçlü bir cephe oluşturabileceğini işaret ediyor. Türkiye’deki muhalefet partilerinin or- tak bir program etrafında birleşmesi, seçmenlerin değişim arzusuna cevap vermesi bağlamında bu küresel dal- gayla birleşebilir.
Fransa’da, özellikle Sarı Yelekliler gibi toplumsal hareketler, geleneksel siya- setin dışına çıkarak halkın taleplerini doğrudan dile getirdiği bir platform
haline geldi. Bu hareketler, ekonomik eşitsizlikler, sosyal adalet ve çevresel sürdürülebilirlik gibi konularda güçlü bir ses yükseltti. Her ne kadar bugün sahada aktif bir siyasi etkinlikleri olma- sa da seçim sonuçlarına etkileri bağla- mında önemli bir dinamik olarak de- ğerlendirilebilirler.
Fransa’daki seçim sonuçları, bu tür ha- reketlerin etkisini ve önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Yeni döne- min siyaset konseptinde, halkın doğ- rudan katılımı ve taleplerinin dikkate alınması, demokratik süreçlerin yeni- den şekillenmesi açısından kritik bir rol oynuyor. Bu açıdan sokakta olunmasa da seçim sonuçlarına yansıyan bir top- lumsal dalga var ve bu dalga sadece Fransa’da değil dünyanın birçok yerin- de var.
Fransa’da sol ittifakın başarısı, ırkçı ve sağcı dalgaya karşıtlığın dışında sosyal ve ekonomik reformların da kitleler için ne kadar önemli olduğunu ortaya koyu- yor. Tüm dünyada savunma sanayiine, savaşa ayrılan kaynaklar, kitleleri açlık ve yoksulluğun pençesine itmekte. Bu durum da kitleler nezdinde sosyal ve ekonomik refah ile ilgili arayışı berabe- rinde getirmektedir.
Türkiye’de de benzer şekilde, mevcut yönetim krizine karşı sosyal politikala- rın güçlendirilmesi, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesi ve ekono- mik reformların hayata geçirilmesi ile ilgili dipten bir talep ve değişim arzusu- nun olduğu biliniyor. Özellikle son ye- rel seçimlerle birlikte kristalize olan bu
değişim talebi, Türkiye için kaçınılmaz olarak temel gündemlerden biri haline gelecektir.
İran: Reformistlerin zaferi ve değişim umudu
İran, izlenebilen üç bin yıllık devlet ve bürokrasi tarihi itibariyle, bölgesel ve küresel değişkenlere etki edebilen önemli bir ülkedir. İran’daki gelişmeler Orta Doğu’dan Afrika’ya, Asya’dan Kaf- kaslara ve Uzak Doğu’ya kadar sınır aşırı etkiler yaratabilecek bir bağlama sahip- tir. Özellikle büyük çatışmaların, işgal ve ilhak hareketlerinin olduğu Irak, Suriye, İsrail, Lübnan, Filistin, Yemen gibi ülke- lerde ve Afganistan, Pakistan, Hindis- tan, Tacikistan, Ermenistan, Azerbaycan gibi çatışma riski yüksek olan bölgeler- deki dinamiklerle birlikte değerlendiril- diğinde İran’daki gelişmelerin sadece yerel değil, bölgesel ve küresel etkiler yaratabilme potansiyeli olduğu görülür.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dı- şişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdulla- hiyan, Doğu Azerbaycan Eyaleti Valisi Malek Rahmati ve Hamaney’in temsil- cisi Şehit Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Muhammed Ali el-Haşim gibi isimlerin 19 Mayıs’ta helikopter kazasında ölümü, yerel, bölgesel ve uluslararası ölçekte kritik bir olay olarak kayıtlara geçmişti. Bu kaza ile beraber ortaya çıkan halefi- yet krizi, İran’ın hem iç hem de bölge si- yasetinde bugünden sonraki konumu- na dair değerlendirmeleri beraberinde getirmişti.
İran’da uzunca bir süredir toplumsal değişim talepleri giderek yükselirken, mevcut yönetim bu taleplere idamlar ve baskıları daha çok artırarak cevap vermektedir. Son yıllarda İran’ın gene- line yayılan protestolar artmaktadır. Özellikle 2022’de Jîna Mehsa Emînî’nin ahlak polisi tarafından gözaltına alındık- tan sonra hayatını kaybetmesi, İran’da büyük çaplı protestoları da beraberinde getirmişti. Bu protestolarda “Jin, Jiyan, Azadî” sloganı öne çıktı ve bu slogan kadınların yanı sıra geniş halk kitleleri tarafından benimsendi. Protestolar, ka- dın hakları, zorunlu başörtüsü yasası ve genel olarak baskıcı rejime karşı geniş bir direniş hareketine dönüştü.
Kadınlar, başörtülerini yakarak ve saç- larını keserek protesto gösterilerinde yer aldılar. Özellikle gençler arasında geniş yankı bulan bu hareket, toplum- sal değişim taleplerini ve özgürlük ara- yışını simgeledi. Bu protestolar, sadece İran’da değil, dünya genelinde kadın hakları mücadelesinin önemli bir sem- bolü haline geldi. İran’daki mevcut siya- si rejimle olan mücadelede bu tür ha- reketlerin uzun vadede önemli etkileri olabilir.
İran hem iç hem bölgesel hem küresel gelişmelerin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde geçen hafta sandık başına gitti. İran’daki seçimler, muhafazakâr içe kapanmacı, mezhepçi ve yayılmacı politikalara karşı halkın değişim, çeşitli- lik ve reform talebini yansıtan sonuçlar ortaya çıkardı. Reformist Mesud Pezeş- kiyan’ın zaferi, İran halkının ekonomik
ve siyasi reformlara olan ihtiyacını ve tabandan tavana yayılan değişim arzu- sunu gözler önüne seriyor. İran’da yaşa- nanlarla benzer şekilde Türkiye’de de, halkın ekonomik sıkıntılar, giderek de- rinleşen açlık ve yoksulluk çemberi ve otoriter, muhafazakâr yönetim tarzına karşı reform talebinin güçlenebilme ka- pasitesi vardır. 22 yıllık iktidar deneyimi ve bunun sonucunda ortaya çıkan ku- rumsal, bürokratik aşınma, toplumsal, siyasal ve ekonomik kriz, bu kapasitenin sınırlarını göstermesi açısından önemli- dir.
İran’daki seçim sonuçları, halkın talep- lerine cevap vermenin seçim sonuçla- rına etki etmesi bakımından ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bir devrim niteliğinde olmasa da toplumsal deği- şim arzusuna ayna tutması ve umut il- kesini sürdürmesi açısından seçim so- nuçlarının iç, bölgesel ve küresel etkileri olabileceğini söyleyebiliriz. Üç bin yıllık bir yönetim kapitaline sahip olan İran’ın sentetik ve elastikiyeti güçlü politika üretme kapasitesi ve manevra kabiliye- ti olduğu biliniyor. Seçim sonuçlarının İran’ın bölgesel politikalarına etkisini önümüzdeki süreçlerde göreceğiz, la- kin toplumdaki reform talebinin de bu sonuçlarla beraber ivme kazanacağını söylemek mümkün.
Bu bağlamda İran, Fransa ve İngiltere’deki seçim sonuçları, ABD’deki seçim- lerin ortaya çıkaracağı yeni jeopolitik ve jeostratejik değişiklikler, Rusya ve Çin’in ulus-aşırı terör karşıtlığı kararı, Putin’in Kuzey Kore ile sürdürdüğü silah lobiciliği ve Ukrayna-Rusya savaşı gibi geliş- meler, bölgedeki dinamikleri ve küresel dengeleri derinden etkileyecektir.
Reformcu ve muhafazakâr adaylar ara- sında geçen çekişme, İran’ın Batı ile iliş- kilerini ve bölgesel politikalarını doğru- dan etkileyecektir. Her ne kadar yapısal reformları ve toplumsal dönüşüm dinamiklerini doğrudan etkilemese de reformcu bir liderin seçilmiş olması, İran’ın Batı ile daha ılımlı ilişkiler kurma çaba- sını artıracaktır. Bu durum, bölgedeki diğer ülkelerle olan ilişkileri etkileyerek Suriye, Yemen, Lübnan, Irak, Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi güçlü aktörle- ri de strateji değişikliğine zorlayacaktır. Özellikle Filistin ve İsrail’in ucu açık çatışması, Irak Kürt ihtilafı ve bölgedeki Kürt sorunu gibi meseleler üzerinde et- kiler yaratabileceği kuvvetle muhtemel- dir.
Sonuç
Seçimler, toplumsal değişim dinamiği- nin önemli bir parçası. Seçim sonuçları, halkın mevcut yönetimden duyduğu memnuniyetsizliği ve değişim arzusu- nu yansıtır. İngiltere, Fransa ve İran se- çimleri, halkların değişim talebinin ne kadar güçlü ve mevcut siyasi dengeleri değiştirmede ne kadar etkili olabilece- ğini gösteriyor.
İngiltere, Fransa ve İran seçimleri, eko- nomik reformların seçim sonuçlarını belirleme noktasında ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Ekonomik reform-
ların hayata geçirilmesi ile ilgili vaatlerin etki gücünü ve halkın desteğini kazan- madaki rolünü yansıtıyor. Sosyal adalet ve refah politikalarının güçlendirilmesi, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerde iyi- leştirmeler yapılmasına dayanan prog- ramlara halkın teveccüh gösterdiğini ortaya koyuyor.
İngiltere, Fransa ve İran’daki seçimler, Türkiye için önemli dersler ve ilham kay- nakları sunuyor. Bu seçimler, değişim arayışının evrensel bir olgu olduğunu ve halkın ekonomik, sosyal ve siyasi reform taleplerinin göz ardı edilemeyeceğini gösteriyor. Türkiye, bu seçim sonuçların- dan ilham alarak, mevcut krizleri aşmak ve halkın taleplerine cevap verebilmek için kapsamlı reformlara yönelebilir. Böylece, seçmenlerin güvenini kazana- rak, daha adil, demokratik ve refah dolu bir geleceğe adım atabilir.
İran’daki seçim sonuçları bağlamın- da Rusya ile olan bağın hem jeopolitik hem jeostratejik hem de askeri anlam- da daha da pekiştirmek üzere devam ettirileceği ama Batı’yı karşısına alacak irrasyonel hamlelerden de kaçınılacağı öngörülebilir. Lakin Putin’in Kuzey Kore ile sürdürdüğü silah lobiciliği, Asya’da- ki güvenlik dengelerini Batı aleyhine değiştiriyor ve bu Orta Doğu’daki Mısır, Suudi Arabistan, Türkiye ve İran gibi ül- kelerin yeni güç dengelerine nasıl uyum sağlayacakları konusu önemli bir mese- le olarak karşımıza çıkarmaktadır.
İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Avrupa’daki seçimler ve sosyal demok- rat, işçi partilerinin yükselişe geçmesi, Avrupa’nın dış politikalarında değişik- likler yaratabilir. Bu süreçleri Orta Do- ğu’daki ülkelerle olan ilişkiler ve böl- gesel stratejileri doğrudan etkileyecek gelişmeler olarak görmek gerekir.
Bütün bu gelişmeler ışığında, Ortado- ğu’da yapısal bir dönüşümün gerçek- leşmesi mümkün mü sorusu önem kazanmaktadır. Bölgede süregelen ça- tışmalar, otoriter rejimler ve ekonomik zorluklar, kapsamlı bir dönüşümü zor- laştırsa da, uluslararası toplumun ve böl- gesel aktörlerin çabaları bu dönüşümü destekleyebilir. Avrupa’da liberal, sosyal demokrat ve işçi partilerinin yükselişe geçeceğinin emareleri İngiltere’deki sonuçlarla daha net anlaşılmıştır. Bura- dan hareketle özellikle sosyal demokrat ve işçi partilerinin yükselişi, daha sosyal adaletçi ve kapsayıcı politikaların be- nimsenmesini beraberinde getirebilir.
Özellikle İran’daki seçim sonuçları, ABD’nin yeni jeopolitik stratejileri, Rusya ve Çin’in işbirliği, Ukrayna-Rusya savaşı ve Avrupa’daki siyasi değişimler, bir ara- da değerlendirildiğinde, Orta Doğu’nun gelecekte nasıl bir yöne evrileceği ko- nusunda önemli ipuçları vermektedir. Bu karmaşık ve dinamik süreçte, bölge- sel ve küresel aktörlerin stratejik hamle- leri, Orta Doğu’da uzun vadeli barış ve istikrarın sağlanmasında belirleyici ola- caktır.