Dindar-Muhafazakâr Kürt Seçmen Eğilimi

Araştırma ve Çalışma Ekibi

  • Azad Barış
  • Zeki Gürür
  • Ebru Özdemir
  • Özgür Doğan
  • Özgür Öktem
  • Tülin Johansson

Saha Koordinasyon

  • Demet Sabuncuoğlü
  • Hunav Altun

 

ARKA PLAN

Kürt toplumunun büyük bir sosyolojik kesimini oluşturan Kürt dindar/mütedeyyin/muhafazakârları, hem tarihsel-dinsel-toplumsal bir ritüelin taşıyıcıları hem de güncel siyasi ve sosyolojik dengelerin şekillenmesine etki eden bir kesim olarak önem teşkil etmektedir. Geleneksel dini aktarım, kentleşme, cinsiyet, eğitim durumu, kuşak farklılıkları ve sınıfsal faktörlere göre değişkenlik gösteren ve yekpare bir bütün olmayan Kürt dindarlığının tezahürleri ile bu dindarlığın dinamiklerini anlamak büyük bir ihtiyaç halini almıştır. Özellikle Orta Doğu ve dünyada son dönemlerde ortaya çıkan değişimin dindarlık, İslamiyet ve muhafazakârlık dinamikleriyle ilgisi ve bunun Kürt dindarlar bağlamında ortaya çıkardığı etkiler hem güncel durum hem de bu durumun arka planını anlamak açısından önem taşımaktadır.

Kürt dindarları sadece Kürt sosyolojisinin önemli bir kesimini oluşturmaları dolayısıyla değil, aynı zamanda Kürdistan’da egemenlik ilişkilerinin inşasında da büyük bir rol oynayan tarikat, cemaat ve diyanet gibi devletin bürokratik kurumsallaşmasının şekillenmesinde de etkisi olan bir kesim olarak dikkat çekmektedir. Söz konusu etki hem nicel varlıkları hem de bu kurumsallaşmada iktidarın rıza üretme mekanizmalarıyla temasları dolayısıyla ayrıca önem kazanmaktadır.

İslamiyet’in Kürt toplumu içinde etkin bir dinamik haline gelmesi (7. Yüzyıl), Nakşibendilik ve Kadiriliğin (11-12. Yüzyıl) kök salmaya başlaması, Halidiliğin (19. Yüzyıl) ve Nurculuğun (1960 sonrası) ortaya çıkışının etkileri, bugünkü Kürt dindarlığının tarihsel, siyasal ve toplumsal dayanaklarını göstermesi açısından dikkate değerdir. Geleneksel-kültürel formasyonla siyasal angajmanların kesişimindeki Kürt dindarlığının tezahürleri, bugün sadece metafizik ve sûfî bir olgu değil, aynı zamanda siyasal ve toplumsal alanın şekillenmesinde de belirleyici bir rol oynamaktadır.

1400 yılı aşkın bir tarihsel arka planı olan ve son 900 yılda süreklilik arz eden geleneksel dinsel bir aktarımın merkezinde yer alan Kürt dindarlığı son 200 yılda Kürtlerin ulusal talepleri ve hak arayışının da önemli dinamiklerinden birini oluşturmaktadır. Geçen yüzyıldan başlayarak Kürtlerin teritoryal hak ve özgürlük taleplerinin odak noktası ve Kürt isyanlarının taşıyıcısı konumunda olan Kürt dindarlığı, özellikle son 50 yılda devletin seküler Kürt hareketleriyle mücadelesinde karşıt hegemonya inşasının önemli dinamiklerinden birini oluşturmaktadır. Dahası, Cumhuriyetin başından itibaren ortaya çıkan bu ilişkilenme biçimi, misyon ve dinamizm bugün de devam etmekte ve hem siyasal hem de toplumsal dengelerin şekillenmesine etki etmektedir.

Cumhuriyetin merkeziyetçi, Türk üstünlükçü, laik ve seküler karakteriyle zaman zaman çatışan, zaman zaman da uyumlu ve bütünleşmiş olagelen Kürt dindarlığı, özellikle son 20 yılda AKP iktidarıyla etki alanı ve yayılım imkânları bulmakta ve hızlı bir dönüşüm geçirmektedir. AKP’nin ve devlet kurumlarının özellikle son yıllardaki ideolojik ve bürokratik dönüşümü, yeni Türk-İslamcı fiksiyonun yayılmacı ve nostaljik arzuları ile bölgesel ve küresel siyasetin etkileri, Kürt dindarlarındaki dönüşümü belirleyen önemli faktörler arasında sayılabilir.

Homojen bir bütün olmayan, farklı siyasal, toplumsal ve dini örgütlenmelerin etkisi altında bulunan Kürt dindarlığı, bugün de devletin Kürt coğrafyasındaki rıza üretiminin önemli araçlarından birini oluşturmaktadır. Hem Kürdistan’da hem de Türkiye illerinde Kürt dindarlarının ağırlıklı ekseriyetinin siyasal yönelimi, Kürt sorununun gelişim seyrini etkilemesi ve AKP iktidarının siyasal etkisinin sınırlarına tesir etmesi açısından önemlidir.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş hikâyesi, aynı zamanda Kürtlerle Türkler arasındaki yaygın inanç benzerliğinden hareketle toplumsal ve siyasal alanın bir bütün olarak şekillenmesini de beraberinde getirmektedir. Yüzyılın başından itibaren hayata geçirilen mübadeleler başta olmak üzere nüfus mühendisliği ve yeni bir egemenlik inşasının ana konusunun bu temel çerçeve üzerine bina edildiğini söyleyebiliriz. Bu bağlamda Türkiye’ye göç etmek isteyen Hristiyan Gagavuz Türklerinin mübadelelerine izin verilmemesi, buna karşın etnik olarak Arnavut, Boşnak ve Pomak gibi Türk olmayan Müslümanların mübadelelerinin kabul edilmesi, Yunanistan’la yapılan nüfus mübadelesinde ise Müslümanların kabul edilmesi bu konuda devletin hâkim bakış açısını göstermesi bakımından önemlidir. Kuruluş yıllarından itibaren Kazım Karabekir’in Kürtleri Türklere bağlayan yegâne bağın “dini kuvvet” olduğu yönündeki beyanları, dinin toplumsal ve siyasal alanın şekillenmesinde devlet tarafından harç olarak görüldüğünü ve ona uygun bir sosyal mühendisliğin uygulamaya konulduğunu göstermesi açısından dikkate değerdir. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Kürdistan’daki müstemleke sürecini tamamlamak amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfı bünyesinde oluşturulan “gönüllü irşat heyetleri” gibi uygulamaların hayata geçirilmesi merkezi idarenin bu konudaki sistematik ve süreğen yaklaşımını göstermesi açısından önemlidir.

Bu bağlamdan hareketle kendini Osmanlı mirasının devamcısı olarak gören Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu felsefesinin iki temel olgu üzerinden inşa edildiğini söyleyebiliriz. Birincisi toplumla ordu arasındaki bağın kesintisiz bir şekilde işlevsel kılınması için toplumun indoktrine edilerek militarize edilmesi, ikincisi ise din olgusu ve cami cemaati üzerinden toplumun devletin tasavvur ettiği İslam’a uygun olarak dindarlaştırılarak biçimlendirilmesidir. Söz konusu temel çerçeve Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne Kürtler başta olmak üzere farklı etnik grupları ve dini cemaatleri asimile ve nötralize etmek için etkin bir şekilde kullanılmıştır.

Özellikle Kürtler özgünlüğünde “dindarlık” nosyonu etrafında bir Kürt-İslamcılığının icat ve inşa edilmeye çalışıldığını söyleyebiliriz. Dahası zaman zaman Kürtleri de aşan bir boyutta, ”ümmetçilik” adı altında da gelişim gösteren söz konusu misyonerlik girişiminin, Nakşibendilik tarikatı başta olmak üzere birçok yapı bağlamında etkili olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle 19. Yüzyılın ilk dönemlerinden itibaren dini tahayyül ve referanslarla kesişen Kürtlerin temel hak arayışlarıkanlı bir şekilde bastırılıp Cumhuriyetin kurucu kadroları tarafından inşa edilen Türk-İslam sentezi içinde eritilerek bertaraf edilmeye çalışılmıştır. Kendine özgü bir İslam anlayışına sahip olan Kürt tarikatları cumhuriyetle birlikte inşa edilen seküler mekanizmalar üzerinden ya etkisizleştirilmiş ya da devletin dinle ilgili hâkim bakış açısıyla uyumlu hale sokulmuştur. Türk-İslam tahayyüllerine ilham olan ve bugünkü cemaat ve tarikat pratiklerinin temelini oluşturan Kürt tarikat geleneğinin dinî epistemiyle ontolojik bir kriz ve çatışma yaşamayan ama Kürt dindarlığının siyasal bir karakter kazanmasını engellemeye yönelik sistematik ve merkezi politikalar bugün de devam etmektedir.

Başka bir ifadeyle Türkiye’de toplumsal alanın şekillendirilmesinde kışla ile cami arasına sıkıştırılmış bir toplumsal yapının somut olarak inşa edilme çalışmalarının bugün de devam ettiğini  söyleyebiliriz. Bundan dolayı seküler ve ulusalcı yapıların bir kışla kutsiyetine, dindarların ise cami cemaati üzerinden Türklük ethosuna tutunduklarını görmek mümkündür. Bu bağlamda sosyolojik olarak Türkiye’nin toplumsal yapısının evrensel standartlara göre gelişim gösterememesinin esas nedeninin kışla ile cami arasında sıkıştırılmasından kaynaklandığı tespitini yapabiliriz. Çünkü kışla kültürü çoğulculuğu, demokrasiyi ve evrensel değerleri en az cami kültürü kadar reddetmektedir. Dolayısıyla demokratik bir toplumun ve bireyselleşmenin tehlike arz ettiğini düşünen bu iki yaklaşım biçiminin kesintisiz bir baskı mekanizması uyguladığını söyleyebiliriz.

 

Dindar, muhafazakâr, mütedeyyin, inançlı kavramları

“Dindar”, “muhafazakâr”, “mütedeyyin” ve “inançlı” gibi kavramlar Türkçenin anlam dünyasına göre farklı dini, siyasal ve sosyolojik çağrışım ve bağlamları olan kavramlardır. Kürtlerle ilgili yapılan bir araştırmada bu kavramların her birinin Kürt toplumunun bir kesiminin karakteristik yönünü tarif ederken beraberinde getirdiği zorluklar, sorunlar ve kavramsal tutarlılık tartışması, araştırmanın ve saha çalışmasının ön değerlendirmesinin de temel konularından biri olmuştur. Dolayısıyla hem araştırmanın ön değerlendirmesi hem saha araştırmasının yöntemi hem de bulguların analizi, bu kavramların Kürt dili dünyası içindeki karakteristik bağlamlarına uygun olarak yapılmaya çalışılmıştır.  

Teolojik literatürden hareketle, “hesap günü”, “hüküm” “kurallar” “yükümlülükler” gibi farklı anlamları da içinde barındıran din olgusu, insanların bir yaratıcıya bağlılık ve sorumluluklarını ibadet ve davranışlar yoluyla göstermek şeklinde özetlenebilir. Bununla birlikte dindar, muhafazakâr, inançlı veya mütedeyyin kavramlarının genel hatlarıyla “dinin gereklerini yerine getirme”, “bağlılığın derecesi”, “dini yaşama kanalize etme”, “mensup olunan dine dair kabuller, sorumluluklar ve yoğunlaşma” üzerinden tanımlanması bu kavramların siyaset gibi somut, dünyevi bir olguyla ilişkisini ortaya koyması dolayısıyla bu saha araştırmasının da önemli konularından biri olmuştur.

Araştırmanın ön değerlendirmesi ile saha ve bulgularının çerçevesi oluşturulurken bu kavramların çağrışımlarının toplumsal kabulleri ve literatürel bağlamları üzerinden hareket edilmeye çalışılmıştır.

Kısaca özetlemek gerekirse dindarlık; bağlı bulunan dinin kabullerine ve belirlediği yasaklara uyan kişi olarak tanımlanırken muhafazakârlık, dindar olmayı da içermekle birlikte yaşamı dinin gereklerine daha fazla vakfetmeyi çağrıştırmaktadır. Bununla birlikte muhafazakârlık, dine içkin olmayan konularda herhangi bir düşünceye kapalılığı ve dini buyrukları sürdürme eğiliminin güçlülüğünü de barındırmaktadır.

Mütedeyyin kavramı ise köken olarak dinin gereklerini yerine getiren takva sahibi kişi anlamına gelmekle birlikte zaman içinde muhafazakâr ve dindar kavramlarına nazaran değişime, yoruma ve esnekliğe daha açık hale gelerek “dindar” ve “muhafazakâr” kavramlarından ayrışarak inançlı kavramına yaklaşmıştır. İnançlı kavramı ise herhangi bir dine inanan, inancı olan kişi anlamına gelmekle birlikte inancın gereklerini yerine getirme, ibadet etme veya yasaklara uyma konusunda esneklik barındırmaktadır.

İnanç bağlamı üzerinden bu kavramları şeriatçı, tarikatçı, cemaatçi ve cihatçı gibi kavramlar şeklinde genişletmek mümkün olduğu gibi yukarıda çerçevesi çizilen ifadelerin hepsinin de farklı bağlamlarda kullanılabileceğini ve sübjektif olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda araştırmada kullanılan dindar ve muhafazakâr kavramları birbirine yakın ve dinin gereklerini yerine getiren kişiyle birlikte değişime kapalılığı da işaret etmektedir; mütedeyyin ve inançlı ifadeleri ise dine bağlılığı ve inanışı göstermekle birlikte gereklerin yerine getirilmesi hususunda esneklik barındıran ve değişime açıklığı çağrıştıran bağlamlarda kullanılmıştır.

Bu araştırmada dindar ve muhafazakâr kavramları, hem katılımcıların kendilerini çoğunlukla bu şekilde tarif etmesi (%81,8) hem de çalışmanın yapılış amacı ve hedef kitlesini yansıtması dolayısıyla tercih edilmiştir.

 

YÖNETİCİ ÖZETİ

Spectrum House Düşünce ve Araştırma Merkezi olarak, Kürt toplumu başta olmak üzere Türkiye’deki sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel dinamikleri anlamak için araştırmalar ve kamuoyu yoklamaları yapmaktayız. Bu amaç doğrultusunda 5 Aralık ile 20 Aralık 2022 tarihleri arasında Kürt dindar seçmenlerin önümüzdeki seçimlerle ilgili beklenti, memnuniyet ve tercih eğilimlerini anlamaya odaklanan bir saha araştırması gerçekleştirdik.

Söz konusu araştırma 26 bölgeyi esas alan NUTS 2 sistemine göre İstanbul, Doğu Marmara, Batı Anadolu, Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere toplam 5 bölge 11 ilde gerçekleştirilmiştir.

Elinizdeki araştırma Adıyaman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Muş, Urfa, Van gibi dindar/muhafazakâr nüfusun yoğun olarak yaşadığı Kürt illeri ile Ankara, Bursa, İstanbul, Kocaeli’ni kapsayan Batı illerinde yapılmıştır. Toplam 1.164 kişi ile yapılan anket çalışmasının örneklemi TÜİK 2021 nüfus verileri göz önüne alınarak %3 hata payı ve %95 güven aralığında yüz yüze anket yöntemi ile gerçekleştirilmiştir.

Türkiye genelinde olduğu gibi Kürt coğrafyasının da hem sosyo-psikolojik dinamikleri hem de sosyolojik çehresi birçok açıdan değişmektedir. Birçok faktörle birleşen bu değişim dinamiği, Kürtlerin seçimle ilgili davranışlarında da anlamlı bir değişim eğilimini beraberinde getirmektedir. Değişen bu eğilimler neticesinde ortaya çıkan yeni somut olgular, Kürt meselesi gibi kimi kronik sorunların artık başat meseleler olarak görülmediğini, onun yerine birden fazla ve iç içe geçen sosyal ve ekonomik problemlerin öncelikli hale geldiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla genel seçmen algısı üzerinde oldukça etkin olan ekonomik sıkıntılar ve sosyal meseleler Kürt seçmen davranışını da oldukça etkileyen faktörler olarak ön plana çıkmaktadır.

Bunun yanı sıra her seçim döneminde 5-6 milyon yeni seçmen kitlesinin ortaya çıktığını ve bu olgusal durumun özellikle dindar genç Kürt seçmenin davranış biçimlerini de etkilediğini daha önce yaptığımız saha araştırmalarının bulgularından hareketle söylemek mümkündür. Özellikle inanç özgürlüğü başta olmak üzere ekonomi, demokrasi, sosyal politikalar ve temel haklar gibi konuların da bu seçmen kitlesi için belirleyici olduğu araştırma bulgularından anlaşılmaktadır. Bu durum HDP’nin dindar Kürt seçmeni de kapsayacak yeni bir siyasi diskur kurmasını ve stratejik arayışlara girmesini zorunlu kılmaktadır.

Kürt dindarlarındaki bu değişim ve dönüşüm dinamiklerini anlamaya odaklanan ve 3 bölümden oluşan saha araştırması, hem Kürt dindarlara yönelik sosyolojik analizler hem de Kürt dindarların Türkiye gündemi ve yaklaşan seçimlerle ilgili beklenti, tutum ve tercih eğilimlerini ölçmeye odaklanmaktadır.

Araştırmanın birinci bölümü katılımcıların sosyoekonomik durumlarını kapsayan demografik içerikli sorulardan oluşmaktadır. Bu bölümde bölgesel farklılıklar, şehir, yaş, cinsiyet, eğitim, nüfus, medeni durum gibi sosyal, ekonomik ve demografik kategorilerin katılımcıların siyasal, sosyal ve dini eğilimlerine etkisi ölçülmeye çalışılmıştır.

İkinci bölümde katılımcıların inanç eğilimleri ölçülmeye çalışılmış, geleneksel-kültürel-dini formasyonlarla siyasal eğilimlerin etkisi altında bulunan din ve dindarlığın nasıl tahayyül edildiği ve bu tahayyülün pratikle ilişkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Kürt toplumunda dindarlığın tezahürleri ve değişim dinamiklerinin siyasal eğilimlerle ilişkisinin arka planında yatan faktörlerle ilgili temel bilgilerin elde edilmesi amaçlanmıştır. Bu bölümde ayrıca mezhep gibi din içi faktörlerin katılımcıların siyasal ve ideolojik tercihlerine etkisi ve katılımcıların dini vecibelerle ilişkilerinden hareketle ibadet profilinin analizi yapılmıştır. Bununla birlikte din ve temsiliyet ilişkisi bağlamında diyanet, tarikat ve cemaatler başta olmak üzere özerk ve bireysel dini eğilimler ve bu eğilimlerin siyasal okuması ölçülmeye çalışılmıştır.

Araştırmanın üçüncü bölümünde ise katılımcıların siyasal eğilimleri ölçülmeye, daha önceki seçimlerden hareketle oy verme davranışlarında belirleyici faktörlerin ortaya konulması hedeflenmiştir. Bu bölümde 2018 seçimlerinden bu yana katılımcıların iktidar partisi AKP ile ilgili memnuniyet, umut ve beklenti eğilimleri ve bu eğilimlerdeki değişim dinamikleri anlaşılmaya, iktidar pratikleri ölçeklendirilmeye çalışılmıştır. Katılımcıların benzer şekilde HDP ile ilgili memnuniyet, beklenti, tutum eğilimleri ve enformasyon araçları ortaya konularak elde edilen diğer verilerle analizleri yapılmıştır. Ayrıca yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde katılımcıların ideal aday profili hakkında beklenti ve eğilimleri ile politikayla ilişkilenme biçimleri ve siyaseti takip etme araçları belirlenmiştir.

3 bölümden oluşan saha araştırması, çalışma konusunun arka planı, çalışmanın özeti, bulguların değerlendirilmesi ve politika önerilerini de içermektedir. Araştırma konusu ile ilgili farklı politika, strateji ve taktiklerin gelişmesine katkı sunacak veri seti, bu konuda çalışmaların sürdürülmesi, tematik ve spesifik araştırmaların bu alana dair farklı politika geliştirme amacına uygun olarak periyodik olarak devam ettirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Çalışma, raporlanma aşamasında SPSS ortamına aktarıldıktan sonra tablo ve grafikler aracılığıyla değerlendirilmeye hazır hale getirilmiştir.

İktidar partisi AKP’yi ilk zamanlarından itibaren hatırı sayılır şekilde destekleyen, buna karşın özellikle son yıllarda artan siyasal, sosyal, ekonomik sorunlar ile bölgesel ve konjonktürel gelişmeler bağlamında AKP’ye karşı daha mesafeli bir tutum ortaya koyan Kürt dindarların yaklaşan seçimlerde nasıl bir tercihte bulunacağı seçim sonuçlarına önemli oranda etki edecektir. Kürt dindarlardaki değişim dinamikleri, siyasi partiler açısından farklı politika ve stratejilerin geliştirilmesini de önemli bir ihtiyaç haline getirmektedir. Araştırmanın bu ihtiyaca katkı sunması umulmaktadır.

Saha çalışmasından veri setinin analizine kadar, öneri ve değerlendirmeleriyle araştırmaya katkı sunan çalışma ekibine ve soruları özen ve sabırla dinleyip yanıtlayan katılımcılara çok teşekkür ederiz.

 

GÖZLEM, BULGULAR VE DEĞERLENDİRME

5-20 Aralık 2022 tarihleri arasında yapılan bu saha araştırması raporu, 18 yaş üstü Kürt dindarların 3 temel başlıkta siyasal eğilimlerini ölçmeye odaklanan çalışmanın bulgularına dayanmaktadır. Söz konusu çalışma 1.164 kişi ile yüz yüze olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılanların %44,2’si kadınlardan, %55,8’i ise erkeklerden oluşmaktadır. Katılımcıların %34,7’sinin lise, %34,6’sının ilkokul ve ortaokul, %19,5’inin üniversite mezunu olduğu, %5,7’sinin okuryazar olmadığı, %4,2’sinin ise diplomasız okuryazar olduğu görülmektedir.

Araştırma grubunda yer alan katılımcıların ağırlıklı ekseriyeti ekonomik açıdan alt ve alt-orta gelir grubunda yer almaktadır. DİSK’in Kasım ayında yayınlamış olduğu rapor dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 7.818 TL, yoksulluk sınırının ise 27.041 TL olduğunu ortaya koymaktadır, benzer şekilde TÜRK-İŞ de Aralık 2022 raporunda açlık sınırını 8.130 TL olarak açıklamıştır. Bu rakamlardan hareketle hanede 6 kişi ve üzeri yaşayanların gelir durumu beraber değerlendirildiğinde katılımcıların %90’ının yoksulluk sınırı altında, yaklaşık %70’inin ise açlık sınırı altında olduğu görülmektedir

Çalışma grubunda yer alan katılımcıların siyasi ve ideolojik eğilimlerini ölçmeye odaklanan araştırmanın bulgu ve verilerine bakıldığında kendisini dindar ve muhafazakâr olarak tarif edenlerin oranının %81,8, demokrat, sosyalist ve komünist olarak tanımlayan 3 seçeneğin toplamının ise %10’u bulamadığı görülmektedir. Ayrıca %5’e yakın bir kesim kendini milliyetçi olarak tanımlamaktadır. Araştırma sonucu ile ilgili bu veriler araştırmanın dindar Kürtlere odaklanma hedefinin çok yüksek oranda yakalandığını göstermektedir.

İnanç eğilimleri ile siyasal eğilimler arasındaki geçişkenlik, bu alana dair mutlak yargılarda bulunmayı zorlaştırmaktadır. Lakin araştırma bulgularından da görüldüğü gibi bireylerin din olgusunun dâhil edildiği bir seçenekte ideolojik konumlanmalarını belirtmeleri yüksek geçişkenlikler gösterebilmektedir. Bu bağlamda bireylerin hem milliyetçi hem de muhafazakâr ya da dindar olmaları mümkün olabilir. Yine bulgulardan hareketle demokrat, sosyalist veya komünist seçeneğiyle muhafazakârlık veya dindarlığın birliktelik seçeneğinin ise gittikçe azaldığı ortaya çıkmaktadır. Buna karşın, dindarlığın tezahürleriyle demokratlık daha yüksek geçişkenlikler barındırmaktadır. Bu geçişkenliğin araştırmanın sonuçlarını olumsuz etkilememesi için seçenekler arasına ‘mütedeyyin’ alınmayarak araştırmanın odağına mümkün olan en yüksek doğruluk payı ile yaklaşmak hedeflenmiştir.

Din; toplumdan topluma, bireyden bireye farklı tezahürler, eğilimler ve konumlanmalar gösterebilmektedir. Kürtler açısından ise bu durum oldukça karmaşık ve ideolojik kimlikler açısından analizleri zorlaştıran bir bağlama sahiptir. Nitekim Kürt toplumu içinde herhangi bir bireyin hem “yurtsever” olup hem de 5 vakit namazını kılmasına veya orucunu düzenli tutmasına denk gelmek mümkündür. Bu durumda söz konusu birey kendisine yöneltilen ideolojik kimlik sorusunda hangisini seçecektir? Bu karmaşa maalesef din ve sol değerler başta olmak üzere birçok konunun birlikte analizini hem zorlaştırmakta hem de özel bir bağlama çekmektedir.

Diğer taraftan hatırda tutulması gereken bir başka konu da inançlı demokrat bir bireyin kendisine yöneltilen bir araştırma sorusunda ilk iki seçeneğin dindar ve muhafazakâr olması sebebiyle bunlardan birini söylemiş olmasıdır. Bu da araştırmaların klasik istatistiki yaklaşımlarla değerlendirmesinde hata payını yükseltebilmektedir.

Bu saha araştırmasında söz konusu hata payını azaltabilmek için birbiriyle ilişkili sorular sorularak verilen cevapların tutarlılığını sağlama metodu uygulanmıştır. İnancın gereklerini yerine getirme, ibadet yapma alışkanlıkları gibi faktörlerin yanında oy verme davranışı açısından yeniliğe açık olma, başka aktörlere karşı düşüncelerini değiştirebilecek eğriler üzerinden dindarlık ve muhafazakârlık tanımlamasının çoklu cevap seçeneği üzerinden tutarlılığı teyit edilmiştir.

Örneklem grubunun mezhep dağılımına bakıldığında, katılımcıların yaklaşık üçte ikisinin kendisini Şafi olarak tanımladığı görülmektedir. Oran dağılımı incelendiğinde araştırmaya yanıt verenlerin %68’inin Şafi, %30,7’sinin ise Hanefi olduğu anlaşılmaktadır. %1,3’lük bir kesim ise mezhebini belirtmemiştir. Bu veriler Kürt toplumu üzerinde yapılan antropolojik çalışmalarda ortaya çıkan mezhep dağılımı ile ilgili verilere çok yakın sonuçlar vermekte, Kürt toplumunun inanç ve mezhep kompozisyonunu göstermesi açısından literatürel bilgilerle benzerlik göstermektedir. (Philip G. Kreyenbroek, Mehrdad İzady, Thomas Bois, Martin van Bruinessen…)

Araştırmanın veri seti ve bulguları, Kürt dindarların önemli bir kısmının namaz ve oruç başta olmak üzere dini vecibeleri yerine getirdiğini ve araştırmanın konusu olan dindarlığa odaklanma hedefini yakaladığını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda katılımcıların ibadet analizi, onların siyasal, kültürel ve dini eğilimlerine etki eden faktörler olarak önemini korumaktadır. Söz konusu ibadet etme alışkanlıklarına bakıldığında %54,4’ünün her gün namaz kıldığı, %24,9’unun ise ara sıra namaz kıldığı görülmektedir. İbadetin gereklerini yerine getirme eğrisi oruç tutma açısından değerlendirildiğinde ise %79’unun düzenli oruç tuttuğu, %12,4’ünün ara sıra oruç tuttuğu görülmektedir.

Araştırma grubunda yer alan katılımcıların kendilerini dini açıdan hangi kurumun temsil ettiğine bakıldığında, %48,1’inin hiçbir dini kurumun kendilerini temsil etmediğini belirttiği ortaya çıkmaktadır. Buna en yakın değer ise %41,8 ile diyanet yanıtı olmuştur. Katılımcıların sadece %5,2’si kendilerini cemaatlerin temsil ettiğini belirtmektedir.

Din ve temsiliyet eğilimlerini ölçmeye odaklanan, siyasal alanlarla inanç alanları arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya çalışan soruların bulgularına bakıldığında, kendilerini hiçbir kurumun temsil etmediğini belirten katılımcıların %54,8’nin Şafi mezhebinden olduğu, diyanet yanıtını tercih edenlerin %54,3’ünün Hanefi olduğu görülmektedir. Veri, Kürt illeri ve Batı illeri bakımından incelendiğinde, “hiçbiri” yanıtını verenlerin %70 oranla Batı illerinde yaşayan Kürtler olduğu görülmektedir. Bu husus dindar/muhafazakâr Kürtlerin farklı coğrafyalarda temsil motivasyonlarının oldukça değişkenlik gösterdiğine işaret etmektedir. Dolayısıyla politika yapıcıların gerek seçim dönemlerinde gerekse örgütlenme çalışmalarında bu farklılığı göz önüne alarak politika ve stratejiler geliştirmesi daha sonuç alıcı olacaktır.

Bununla birlikte Kürt illerinde yaşayanların daha fazla diyanet cevabını (%53,6) vermiş olması oldukça şaşırtıcıdır. Yine Batı’ya göç etmiş veya orada doğup büyümüş Kürtler açısından kendilerini herhangi bir kurumun temsil etmediği cevabı yüksek olmakla birlikte Kürt illerinde yaşayan Kürtlerde Hanefi veya Şafi mezhebi fark etmeksizin diyanet cevabının yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Bu olgusal durum tarihsel temelleri de olan, devletin Kürt illerindeki dini kurumsallaşmasının boyutlarını göstermesi açısından dikkat çekicidir. Benzer şekilde cinsiyet açısından kadın veya erkek fark etmeksizin yanıtların benzerlik taşıdığı görülmektedir. Diyanet yanıtı hem erkek hem de kadınlar açısından %41,6 olarak ölçülmekle birlikte “hiçbiri” yanıtı verenlerde erkeklerin küçük bir farkla da olsa daha fazla olduğu görülmektedir.

Dini temsiliyet cevapları, partilere oy verme davranışları bakımından değerlendirildiğinde, HDP seçmeninin %81,9 ile en yüksek oranda hiçbir cemaat, tarikat ile diyanet kurumunun kendilerini temsil etmediğini düşündüğünü ortaya koymaktadır. Buna karşın diyanet yanıtını veren en yüksek üç partinin sırasıyla %62,7 ile AKP, %55,6 ile Saadet ve %44,4 ile MHP seçmeni olduğu görülmektedir.

Katılımcılara bu pazar seçim olması durumunda hangi partiye oy verecekleri sorulduğunda %43,1 oranında AKP, %19 HDP, %12,8 CHP, %8,1 kararsız, %5,8 oy kullanmama, %2,3 MHP, %1,5 ile İyi Parti sonucu çıkmıştır. Araştırmanın %10,5’ini oluşturan ilk defa oy kullanacak seçmenler açısından değerlendirildiğinde ise %32 ile AKP’nin birinci %17,2 ile CHP’nin ikinci, %10,7 ile HDP’nin üçüncü parti olduğu görülmektedir. İlk defa oy kullanacak seçmen eğilimi genel ortalamayla karşılaştırıldığında bu kesimin AKP’ye oy verme oranının ciddi, HDP’ye oy verme oranının önemsenmesi gereken bir aralıkta düşüş gösterdiği, CHP ve MHP’nin oyunun ise yükseldiği izlenmektedir.

Diğer taraftan iller bazında dindar veya muhafazakâr Kürt seçmen davranışına bakıldığında AKP’ye oy vermeyi düşünen iller arasında en yüksek oran sırasıyla Adıyaman (%74,6), Diyarbakır (%70,4), Urfa (%59,2), Bitlis (%47,5) ve Bingöl’dür (%40,9). HDP’ye oy vermeyi düşünenler ise sırasıyla Ankara (%66), İstanbul (%41,5), Kocaeli (%39,1) ve Bursa (%39) olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bulgular, dindar/muhafazakâr Kürt seçmenin Kürdistan’da Batı’ya göre açık ara AKP’ye oy verme eğiliminde olduğunu göstermektedir. Özellikle Adıyaman ve Urfa gibi illerden elde edilen bu yüksek oranlar, mevcut yönetimin Suriye savaşı ile beraber bölgeye demografik müdahalesinin bir sonucu olarak aktifleştirdiği radikal dinci gruplarla kurduğu ilişkinin bir sonucu olarak anlaşılabilir.

Katılımcıların oy verme davranışının seçimler arası geçişkenliğini değerlendirmek, seçmen davranışının daha iyi belirlenmesi için önemlidir. Bu bağlamda araştırmanın sonuç bulgularından hareketle 2018 yılında AKP’ye oy veren katılımcıların bu pazar seçim olması durumunda %66,5 oranında tekrar AKP’ye oy verme, %8,6’sının ise CHP’ye oy verme eğiliminde olduğu görülmektedir. %14’lük kesimin ise kararsız ya da oy vermeyeceğini beyan ettikleri izlenmektedir.

Bu veri Batı illeri ve Kürt illeri bakımından incelendiğinde dindar ve muhafazakâr seçmen açısından Kürt illerinde AKP’ye oy verme oranının (%70) Batı illerinin oranına (%58,5) nazaran daha yüksek olduğu görülmektedir. Ayrıca bu kesimin diğer partilere oy vermektense oy kullanmama eğiliminde veya kararsız olduğu da görülmektedir. Bu bulgular daha önce yaptığımız Kürt Seçmen Eğilimi Raporumuzda AKP’den uzaklaşma eğiliminde olmasına rağmen başka bir partiye yönelim içinde olmayan gri alanlardaki seçmen profili bulgularıyla da benzerlik göstermektedir.

2018’de AKP’ye oy veren seçmenin bu pazar seçim olması durumunda elde edilen sonuçların iller bazında değerlendirmesi yapıldığında AKP’yi tekrar destekleme eğiliminde olan illerin sırasıyla Adıyaman (%75,9), Bitlis (%75), Diyarbakır (%74,6), Ankara (%68,8), Bingöl (%63), Urfa (%62) Bursa (%60,9) ve İstanbul (%57) olduğu görülmektedir. Bu bulgular Kürt dindar seçmenin Batı illerinde AKP’den uzaklaştığını, Kürt illerinde ise Batı illerine nazaran AKP’ye eğilimlerinin devam ettiğini göstermektedir. Araştırma grubunda yer alan katılımcıların %81,8’inin kendisini dindar ve muhafazakâr olarak tarif ettiği göz önüne alındığında bu oran daha anlaşılır olacaktır.

Bu kesimin 2018’den sonra derinleşen ekonomik kriz ve toplumsal kutuplaşma faktörlerine rağmen fikirlerinin oy verme davranışı açısından çoğunlukla değişmediği gözlemlenmektedir. 2018’de AKP’ye oy veren bu kesimin muhtemel bir seçimde ya tekrar AKP’ye oy vereceği ya da oy kullanmamayı tercih ettiği görülmektedir. Bu durum HDP başta olmak üzere muhalefet partilerinin, AKP’den uzaklaşmış lakin farklı bir partiyi tercih etmeyen ya da oy kullanmama eğiliminde olan dindar kesime yönelik farklı politika ve stratejiler geliştirmek için uygun zemin ve şartların olduğunu ortaya koyduğu gibi bu politikalarda başarı elde etmenin geliştirilecek stratejilerin içeriğine bağlı olduğunu göstermektedir.

Araştırmada 2018’de yapılan seçimde AKP’ye oy vermiş ancak yapılacak seçimde %40’a yakın bir kesimin farklı gerekçelerle oy verme tercihlerinin değiştiği görülmektedir. Oy verme tercihlerinin sonuçları açısından farklı partilere oy verme veya oy kullanmama gibi tercihlerin belirginleştiğini görmekle birlikte seçmenin neden oy vermekten vazgeçtiğini tespit etmek politika yapmak açısından fikir verici hatta belirleyici olabilir.

Ekonominin kötüye gitmesi ve yönetememe/kötü yönetme gibi ekonomiyle ilişkili nedenlerin dindar Kürt seçmenin oy verme davranışında başat rol oynadığı görülmektedir. Ekonominin kötüleşmesini oy vermekten vazgeçme gerekçesi olarak belirtenler gelir dağılımı açısından detaylandırıldığında bu yanıtı verenlerin yüzde doksandan fazlasının aylık gelirinin 16 bin 500TL’nin altında olduğu görülmektedir. Bu veriler Kasım ayı yoksulluk sınırı rakamı üzerinden düşünüldüğünde ise %97,5’nin AKP’ye oy vermekten vazgeçme gerekçesi olarak ekonominin kötüleşmesini göstermektedir! Söz konusu yanıtların cinsiyet dağılımına bakıldığında belirgin şekilde erkeklerin daha fazla ekonomi bağlantılı nedenlerle oy vermekten vazgeçtiği görülmektedir.

Oy vermekten vazgeçme nedenlerinde beşinci sırada yer alan başlık ise %5,8 ile dinden uzaklaşma yanıtı gelmektedir. Bu yanıt çoğunluğunu dindar/muhafazakâr Kürtlerin oluşturduğu araştırma grubunun sadece yüzde beşinde seçime yönelik eğilimde din faktörünün önemli olduğunu göstermektedir. Dinden uzaklaşma yanıtını verenlerin yaş aralığına bakıldığında ise bunların belirgin bir şekilde 45 yaş üstü katılımcılar olduğu ortaya çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle yaşın ilerlemesiyle birlikte AKP’nin din politikalarının daha fazla etki ettiğini söylemek mümkündür.

Araştırma sonucunda Kürt meselesinin çözümsüz kalması nedeniyle AKP’ye oy vermekten vazgeçen dindar/muhafazakâr Kürtlerin sadece %4,8 oranında olduğu görülmektedir. Bu verinin yaş dağılımına bakıldığında ise bunların çoğunlukla 45 yaş altı katılımcılar, özellikle de 31-45 yaş arasında bulunanlar olduğu görülmektedir.

AKP’nin yürüttüğü ekonomi, Kürt meselesine yaklaşım, kadın ve dış politika, MHP ile ittifak, sosyal yardımlar, mülteci meselesi, iç güvenlik, hukuk ve adalet, din ve sağlık politikalarının memnuniyet, tercih, beklenti ve tutum ölçek skalasında hem 5’li hem de 3’lü olarak değerlendirmesi yapılmış ve bu ölçeklendirmelerden elde edilen verilerin birbiriyle tutarlılık gösterdiği ortaya çıkmıştır.

Katılımcıların, yukarıda sayılan başlıklar açısından AKP’nin beğenmediği politikaları sırasıyla mülteci (%56,2), ekonomi (%55,9), MHP ile ittifak (%48,6), hukuk ve adalet (48,6), Kürt meselesi (%42,3) ve iç güvenlik (%40,5) olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer taraftan katılımcıların beğendiği politikalara bakıldığında ise en yüksekten düşüğe doğru sağlık (%50,2), sosyal yardımlar (%46), dış politika (%46), dış güvenlik (%44,7) ve din (%43,5) şeklinde izlenmektedir. Bu bölümde elde edilen sonuçların 2018’de AKP’ye oy veren katılımcılar açısından alt okuması yapıldığında ekonomi ve mülteci seçenekleri dışındaki tüm hususlarda ibrenin beğeniyorum lehine döndüğü ortaya çıkmaktadır.

Katılımcılara 2018’de hangi partiye oy verdikleri ve bu pazar seçim olması durumunda hangi partiye oy verecekleri sorularına ek olarak kendilerine en yakın buldukları ikinci parti tercihleri de sorulmuştur. Buna göre, katılımcıların %40,5’i partilerin hiçbirini kendilerine yakın bulmadığı görülmektedir. Hiçbiri yanıtından sonra ise parti isimlerine bakıldığında MHP %10,9, CHP %9,5, kararsız %7,5, HDP %6,4, cevap vermek istemiyorum %5,3, İyi Parti %4,1, DEVA %3,2 ve Saadet %3,1 olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu oranlar bütünlüklü olarak değerlendirildiğinde özellikle dindar/muhafazakâr Kürtlerin yarıya yakınının ikinci parti açısından “hiçbiri”, “kararsızım” ve “cevap vermek istemiyorum” yanıtını verdiği, AKP’den uzaklaşanların yaklaşık %90’ının ise tekrar sağ bir eğilim gösterdiği görülmektedir.

Katılımcıların kendilerine en yakın ikinci parti yanıtları 2018’de AKP’ye ve HDP’ye oy verenler üzerinden değerlendirildiğinde AKP’ye oy verenlerin yarısına yakını (%46,8) hiçbiri seçeneğini, %13,7’si MHP ve %7,4’ünün kararsız yanıtını verdiği görülmektedir. Benzer durum HDP açısından değerlendirildiğinde ise hiçbiri yanıtının %37,5, CHP %35 ve kararsızım yanıtının ise %7,5 olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu verilerden hareketle AKP’li dindar Kürt seçmenin diğer partilere yönelmediği ancak HDP’li dindar seçmenin üçte birinin CHP’ye yönelme eğiliminde olduğu görülmektedir.

En yakın ikinci parti olarak CHP yanıtını verenlerin yarısından fazlasının İstanbul %54,1, Diyarbakır %10,8 ve Bursa %10,8 ile ikinci ve üçüncü il olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte CHP’yi ikinci parti olarak seçenlerin %70,3’ünün erkek, %29,7’sinin kadın olduğu; yaş dağılımı açısından en yüksek %32,4 ile 18-30 yaş aralığında olduğu tespit edilmiştir.

Araştırma grubunun beşte dördünden fazlasını dindar/muhafazakârların oluşturduğu katılımcıların HDP’nin eşitlik ve özgürlük, kadın, ekonomi, sosyal politikalar, anadili, mülteci, emek, sol ile ittifak, hukuk ve adalet, sağlık politikaları bakımından derecelendirmesi ve bu derecelendirmenin 5’li ve 3’lü ölçeklerle tutarlılığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Tüm araştırma grubu içinde %19’luk kesimin HDP’ye oy vereceğini belirttiğini akılda tutarak katılımcıların HDP’nin en fazla beğenmedikleri ilk iki politikasının din (%52) ve sol ile ittifak (%50,2) olduğu tespit edilmiştir. Beğenmeme açısından bu oranı sırasıyla mülteciler meselesine yaklaşım (%42,6), ekonomi politikaları (%42,4), sosyal politikalar (%41,8), anadili meselesi (%39,7), hukuk ve adalet (%39,6) politikaları izlemektedir. Buna karşın araştırma grubunda yer alan katılımcıların HDP’nin beğendiği politikaları arasında ilk iki sırada kadın (%29,4) ve anadili (27,5) politikaları yer almıştır.

HDP politikalarını beğenip beğenmeme skalası AKP’ye oy verenler açısından daraltıldığında ise tüm konu başlıklarında beğenmeme oranının %60’ın üstüne çıktığı görülmektedir. Bununla birlikte AKP’ye oy vereceğini belirten katılımcıların %98,3’ü HDP’nin sol ile ittifak politikalarını beğenmediğini ifade etmiştir.

HDP’ye oy verenlerin HDP politikalarına yaklaşımı incelendiğinde ise hiçbir başlıkta beğenme oranının %80’i bulmadığı görülmektedir. Oranlar açısından en fazla beğenilen beş başlığın sırasıyla eşitlik ve özgürlük (%76), kadın (%75,6), hukuk ve adalet (%74,7), anadili (%63,8) ve emek (%62) olduğu ortaya çıkmaktadır. HDP’lilerin HDP politikalarını en az beğendikleri başlık ise ekonomi (%36,7) olarak tespit edilmiştir. Bu oranı %25,8 ile din politikaları takip etmektedir.

HDP’nin eşitlik ve özgürlük ile hukuk ve adalet politikalarını en fazla beğenmeyen yaş grubunun %50 ile 18-30 yaş arasında olduğu, katılımcıların yaş ortalamasının artmasıyla eşitlik ve özgürlük politikalarını beğenmeme oranının düşerek beğenme oranının arttığı ortaya çıkmaktadır.

HDP’nin kadın politikalarını beğenen ve beğenmeyen katılımcıların cinsiyet dağılımına bakıldığında beğenme oranının %60 ile erkeklerde daha yüksek olduğu görülmektedir. Beğenmiyorum yanıtını verenler açısından ise cinsiyet dağılımının neredeyse eşit olduğu tespit edilmiştir.

HDP’nin anadili politikalarının nasıl bulunduğuna dair verilen cevapların bölgesel dağılımı incelendiğinde Kürt illerinde “hiç beğenmiyorum” oranının %35,4 ve “beğenmiyorum” oranının %17,4 ile oldukça yüksek olması düşünülmesi gereken bir husustur (Beğenmeme oranı toplamda %52,8). Bununla birlikte Batı İllerinde %27,4 “çok beğeniyorum” ve %15,1 “beğeniyorum” seçeneklerinin daha yüksek çıktığı görülmektedir (Batı illerinde beğenilme oranının toplamı %42,5).

HDP’ye oy vereceğini belirten katılımcıların HDP’nin din politikalarını değerlendirme verilerini yaş gruplarına dağılımı detaylandırıldığında 18-30 yaş ile 61 üstü yaş gruplarının beğenme oranının %50’ler seviyelerinde olduğu; hem 31-45 hem de 46-60 yaş arası gruplarda beğenme oranının %39 olduğu görülmektedir. En genç ve yaşı en fazla ilerlemiş kesimin beğenme oranının diğer yaş gruplarından daha yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak HDP’ye oy verenlerin hiçbir yaş grubunda kendi partisinin din politikalarını beğenme oranının yüzde %55’i geçmediği tespit edilmiştir.

HDP’ye oy vereceğini belirten araştırma grubunda yer alan kişilerin kendi partilerinin ekonomi politikalarını değerlendirmesi gelir dağılımı açısından incelendiğinde en fazla beğenen iki katmanın 3.001-6.000 TL ile 6.001-11.000 TL arasında kalan katman olduğu görülmektedir. Bu da yoksulluk ve açlık sınırı içinde kalan kesimin kendi partisinin ekonomi politikalarını beğendiğini veya izlediğini göstermekle birlikte elde edilen bu verinin politikaya çevrilmesi açısından HDP’nin emek politikalarının hangi kesime daha fazla yönelmesi gerektiğine işaret etmektedir. Buna karşın en fazla beğenmeyen kesimlerin 30.001-40.000 TL ile 24.501-30.000 TL aralığında gelire sahip kişiler olduğu tespit edilmiştir. HDP’ye oy vereceğini belirten katılımcılar arasında gelirin yükselmesiyle birlikte kendi partilerinin ekonomi politikalarını beğenmeme oranı da yükselmektedir.

Araştırma grubunda yer alan katılımcılardan HDP’ye oy vermeyenlere (tüm katılımcıların %81’i) “HDP ne yaparsa oy vermeyi düşünürsünüz?” sorusu yöneltildiğinde hâlihazırda HDP’ye oy vermeyeceğini belirten dindar Kürt seçmenin %43,2’si “asla oy vermem” yanıtını vermiştir. Cevap vermek istemiyorum (%12,5) yanıtını verenlerle birlikte HDP’ye oy vermeyenlerin yaklaşık yarısının partinin izleyeceği politikalara göre konumlanabileceğini ifade etmesi dikkat çekicidir.

Katılımcıların verdikleri diğer yanıtlar değerlendirildiğinde %19,8’inin “Kürt sorunu dışında da politikalar üretirse”, %18,5’inin “daha dindar olursa” yanıtlarını verdikleri görülmektedir. Bu seçenekler dışında kalan “terörle arasına mesafe koyarsa”, “daha Kürdi olursa”, “iktidar olabilirse” seçeneklerinin anlamlı bir aralıkta olmadığı ortaya çıkmaktadır.

Yine “Kürt sorunu dışında da politika üretirse” cevabını verenlerin %62,2’sinin Kürt illerinden, %37,8’inin ise Batı illerinden olması oldukça dikkat çekicidir. Bu sonuçlar, Kürt coğrafyasında yaşayan dindar/muhafazakâr ve HDP’ye oy vermeyen katılımcıların HDP’nin Kürt sorunuyla daha az uğraşması gerektiğini ya da farklı politikalarının da daha görünür olmasını istediğini göstermektedir.

Araştırma grubunda yer alan katılımcıların “bu pazar cumhurbaşkanlığı seçimi olursa kimi destekleyecekleri sorusuna %44 ile ilk sırada tekrar Recep Tayyip Erdoğan yanıtı verdikleri görülmektedir. Erdoğan’dan sonra en yüksek oran %17,1 ile Millet İttifakı adayı ve %16,9 ile HDP adayı olduğu izlenmektedir. Bu veriler 2018 seçim sonuçlarıyla beraber değerlendirildiğinde Erdoğan’ın oylarında %13’lük bir düşüş olduğu ortaya çıkmaktadır.

Araştırma grubu içinde ilk defa oy kullanacak katılımcıların cumhurbaşkanlığı seçiminde hangi adayı destekleme eğiliminde olduğuna bakıldığında Recep Tayyip Erdoğan tercihinin %37,7’ye düştüğü görülmektedir. İlk defa oy kullanacak genç seçmenin kendisinden büyük seçmenlere göre Millet İttifakı adayına (%18) oy verme eğiliminde olduğunu ve kararsız eğilim gösterme oranının (%14,8) yükseldiğini, buna karşın HDP adayı seçeneğinin (%9,8) de düşüş eğiliminde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca yeni seçmen grubunun %13,1’inin cevap vermek istemediği tespit edilmiştir.

Araştırma grubunda yer alan katılımcıların medya ve enformasyon kaynaklarını anlamaya odaklanan sorulara verilen yanıtlara bakıldığında siyaseti en çok takip ettikleri araçlarda TV’nin %39,4 oranda oldukça yüksek çıktığı görülmektedir. TV’yi takip eden araçlar sırasıyla Twitter (%16,5), Instagram (%11,7), Facebook (%9,8), aile ve sosyal çevre (%9,8) olarak tespit edilmiştir.

Siyaseti takip etme araçları yaş aralıkları bağlamında incelendiğinde TV cevabını verenlerin %68,2’sinin, Facebook diyenlerin %78,6’sının, aile ve sosyal çevre diyenlerin ise %78,5’inin 30 yaş üstü kesimden oluştuğu görülmektedir. Buna karşın Instagram yanıtını verenlerin %67,6’sının, Twitter cevabını verenlerin ise %56,1’inin 30 yaş altında olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu karşılaştırma bizlere 30 yaş üstünde kişilerin klasik medya araçlarından TV, gazete ve sosyal medya mecralarında Facebook’u tercih ettiği, 30 yaş altında kalanların ise Twitter ve Instagram’ı daha fazla kullanarak siyasi bilgi erişimini sağladığı görülmektedir.

Araştırma grubunda yer alan katılımcıların hepsine HDP ile ilgili haberleri nereden takip ettikleri sorulduğunda katılımcıların yarısından fazlasının (%55,5) cevap vermek istemediği görülmektedir. Cevap vermek istemeyenlerin yaş dağılımlarına baktığımızda ise yarısının 30 yaş altında (%24,3’ü 18-24 yaş, %25,7’si 25-30 yaş aralığı) olan kişilerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Cevap verenlerin %15,4’ünün TV’den, %9,2’sinin Twitter’dan, %7,4’ünün aile ve sosyal çevre, %3,9’unun ise Instagram yanıtını verdiği tespit edilmiştir.

 

I. BÖLÜM: SOSYO-EKONOMİK ve DEMOGRAFİK BİLGİLER

Araştırmanın Yapıldığı İller

Saha çalışması Kürt illeri; Adıyaman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Muş, Urfa, Van ve Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı Ankara, Bursa, İstanbul, Kocaeli gibi Batı illeri olmak üzere 11 ilde 1164 kişiyle gerçekleştirilmiştir. Bu illerin dağılımında İstanbul %26,29 (306 kişi), Diyarbakır %21,48 (250 kişi) ve Urfa %15,81 (184 kişi) ile ilk üç sırada yer almaktadır.

Katılımcıların yaş aralığı

Araştırma grubunda yer alan katılımcıların yaş aralığı dağılımına bakıldığında bunlardan %38,7’sinin 18-30, %30,1’inin 31-45, %20’sinin 46-60, %11,3’ünün ise 61 ve üzeri yaş grubunda olduğu görülmektedir.

4 ana grupta toplanan yaş aralıkları daha detaylı olarak incelendiğinde en fazla görüşülen yaş aralığının %21,9 ile 25-30 yaş arası olduğu görülmektedir. Ardından %16,8 ile 18-24 yaş arası, %10,2 ile 41-45 yaş arası ve %10,1 ile 36-40 yaş arası gelmektedir.

Katılımcıların cinsiyet dağılımı

Araştırma grubunda yer alan katılımcıların cinsiyet dağılımına bakıldığında %44,2’sinin kadın, %55,8’inin ise erkek olduğu görülmektedir.

Katılımcıların eğitim durumu

Araştırma grubunda yer alan katılımcıların eğitim durumlarına bakıldığında %34,7’sinin lise, % 22,1’inin ilkokul, %19,5’inin üniversite, %12,5’inin ortaokul mezunu olduğu, %5,7’sinin okuryazar olmadığı, %4,2’sinin ise diplomasız okuryazar olduğu görülmektedir.

Eğitim durumu profili açısından en yüksek katılım grubu lise mezunları olarak ön plana çıkmaktadır. Bu veri, bir süredir yaptığımız çok sayıda saha araştırmasında ortaya çıkan verilerle benzerlik göstermektedir. Bu durum bizlere Kürtlerin okuryazarlık durumunun en yüksek lise olduğunu söylemese de lise mezunu Kürtlerin araştırmalara katılım gösterme oranının yüksek olduğuna işaret etmektedir

Katılımcıların hanelerinde yaşayan kişi sayısı

Araştırmada katılımcılara yöneltilen hanede yaşayan kişi sayısı sorusuna verilen cevaplarda en yüksek oranın %55,93 ile 3-5 kişi arasında olduğu görülmektedir. Bu oranı %28,18 ile 6-8 kişi, %9,36 ile 1-2 kişi, %6,53 ile 9 kişi ve üstünün oluşturduğu görülmektedir.

Katılımcıların aylık hane geliri

Araştırma aylık hane geliri dağılımını açısından incelendiğinde katılımcıların 3.001 ile 16.500 TL arasında kümelendiği görülmektedir. Katılımcıların gelir dağılımı yüksekten düşüğe doğru sıralandığında %32,6’sının aylık 6.001-11.000 TL, %27,9’unun aylık 3.001-6000 TL ve %18,5’inin ise aylık 11.001-16.500 TL arasında olduğu görülmektedir.

Araştırma sorularına cevap veren kişilerin aylık hane gelirleri açısından dağılımını önceki araştırmalarımızla karşılaştırdığımızda gelirin kümelendiği yerlerde yüksek bir tutarlılığın olduğu söylenebilir.

Hane kişi sayısına göre gelir durumlarına bakıldığında ise TÜİK 2021 verilerine göre Türkiye’nin ortalama hane halkı büyüklüğünü (3,23) temsil eden 3 ila 5 kişilik hanelerde aylık gelirin %34,7 ile 6.001-11.000 TL, %28,1 ile 3.001-6.000 TL, %18,6 ile 11.001-16.500 TL arasında değiştiği görülmektedir. Bu veri neredeyse %95’lik bir kesimin yoksulluk sınırında veya altında yaşadığını göstermektedir.

Katılımcıların medeni durumu

Araştırma grubunda yer alan katılımcıların medeni durumlarına bakıldığında %61,9’unun evli, %33,7’sinin ise de bekâr olduğu görülmektedir. Evli olanlar tüm araştırmaya katılanların beşte üçünü oluşturmaktadır.

Kürt dindarlar arasında evlenme yaşı incelendiğinde 18-24 yaş grubunun %92,8 ile bekâr olduğu, 25-30 yaş grubunun %41,2 oranında, 31-35 yaş grubunun ise %71,7 oranında evli olduğu görülmektedir.

 

II. BÖLÜM: İNANÇ EĞİLİMLERİ

Katılımcıların kendilerini tanımlama şekline göre dağılımı

Araştırma sorularına cevap veren kişilerde dindar ve muhafazakâr yanıtlarının oldukça yüksek oranda olduğu görülmektedir. Katılımcıların %62,8’i kendisini dindar olarak tanımlarken %19’u muhafazakâr yanıtını vermiştir. Üçüncü sırada ise %6,1 ile demokrat/sosyal demokrat seçeneği gelmektedir.

Yaş gruplarına göre

Bu veri yaş dağılımı açısından değerlendirildiğinde tüm yaş grupları açısından dindar ve muhafazakâr yanıtlarının ilk iki sırada yer aldığı görülmektedir. Dindar yanıtının en yüksek verildiği yaş grubu %75,6 ile 61 yaş üstü kesimin olduğu; muhafazakâr yanıtının ise %26,9 ile 31-45 yaş aralığında olduğu anlaşılmaktadır. Dindar ve muhafazakâr yanıtlarının toplamı açısından değerlendirildiğinde 18-30 yaş aralığı (%76) dışında kalan tüm grupların %80 üstündedir (beşte dördünden fazlası).

Mezhep dağılımı

Araştırma grubunun mezhep dağılımına bakıldığında, katılımcıların yaklaşık üçte ikisinin kendisini Şafi olarak tanımladığı görülmektedir. Oran dağılımı incelendiğinde araştırmaya yanıt verenlerin %68’inin Şafi, %30,7’sinin ise Hanefi olduğu anlaşılmaktadır. %1,3’lük bir kesim ise mezhebini belirtmemiştir.

Katılımcıların ibadet profili

Katılımcıların %60,2’si kendilerinin dinin gereklerini yerine getirmeye çalıştığını, %27,7’si ise dinin tüm gereklerini tam olarak yerine getirdiğini belirtmiştir (her iki değerin toplamı araştırmaya katılanların yaklaşık 10’da 9’dur). Bununla birlikte %11,3’lük bir kesim dinin gereklerini yerine getirmediğini ifade etmiştir.

Yaş gruplarına göre

Dinin gereklerini yerine getirme yanıtı yaş dağılımı üzerinden değerlendirildiğinde tüm yaş aralıklarının birbirine oldukça yakın yanıtlar verdiği gözlemlenmekle birlikte 46-60 yaş aralığındaki katılımcıların üçte birinin (%33,5) dinin tüm gereklerini tam olarak yerine getirdiği görülmektedir.

18-22 Yaş

Dinin gereklerini yerine getirme dağılımına ilk defa oy kullanacak 18-22 yaş grubu arasında bakıldığında dinin gereklerini yerine getirmeye çalışan dindar biri tanımının %59,8 ile diğer yaş grupları ile paralel bir izlekte devam ettiği görülmektedir. Bu yaş grubunda dinin gereklerini yerine getirmeyen dindar biri tanımlamasının %18,9 ile diğer yaş gruplarına oranla çok daha fazlaca ifade edildiği görülmektedir.

Araştırmanın inanç bölümü daha da detaylandırılarak ibadet etme alışkanlıklarına bakıldığında %54,4’ünün her gün namaz kıldığı, %24,9’unun ise ara sıra namaz kıldığı görülmektedir. İbadetin gereklerini yerine getirme eğrisini oruç tutma açısından değerlendirdiğimizde %79’unun düzenli oruç tuttuğu, %12,4’ünün ara sıra oruç tuttuğu görülmektedir.

Katılımcıların din ve temsiliyet ilişkisinin analizi

Araştırma grubunda yer alan katılımcıların kendilerini dini açıdan hangi kurumun temsil ettiği sorusuna verilen yanıtlarına bakıldığında, %48,1’inin kendilerini hiçbir dini kurumun temsil etmediğini düşündükleri görülmektedir. Buna en yakın değer ise %41,8 ile diyanet yanıtı olmuştur. Katılımcıların sadece %5,2’si kendilerini cemaatlerin temsil ettiğini belirmiştir.

Katılımcıların kendilerini dini açıdan hangi kurumun temsil ettiği sorusuna verdikleri yanıtlara ait oldukları mezhebe göre bakıldığında Şafilerde hiçbiri diye cevap verenlerin oranının %54,8, Hanefilerde ise %33,9 olduğu görülmektedir. Diyanet yanıtı verenlerin oranının Hanefilerde %54,3 Şafilerde ise %36,5 olduğu izlenmektedir.

Bölge bazlı

Dini kurum temsiliyet algısına Kürt illeri ve Batı illeri olarak bakıldığında Diyanet cevabı verenlerin Batı illerinde (%23,9) Kürt illerine (%53,6) kıyasla çok daha düşük olduğu görülmektedir.

Parti bazlı

Dini kurum temsiliyet algısına parti bazlı bakıldığında diyanetin kendilerini temsil ettiğini düşünen en yüksek oranlı grubun %62,7 ile AKP’liler olduğu görülmektedir. Bu oranın en düşük olduğu kümenin %13,1 ile HDP’liler olduğu görülmektedir. Deva, Gelecek ve Yeniden Refah Partisi yanıtı veren kesimde de hiçbiri cevabı verenlerin oldukça yüksek oranda olduğu görülmektedir.

Yaş gruplarına göre

Dini kurum temsiliyetine yaş gruplarına göre bakıldığında Hiçbiri yanıtı verenlerin 30 yaş üstünde artma eğilimine girdiği gözlemlenmektedir. Pik noktasına %74,6 ile 61-65 yaş aralığında ulaştığı görülmektedir.

 

III. BÖLÜM: SİYASİ EĞİLİMLER

2018 seçimlerinde oy verme davranışı

Araştırma grubunda yer alan katılımcılara 2018 genel seçimlerinde hangi partiye oy verdiniz sorusu yöneltilmiştir. Elde edilen verilere bakıldığında katılımcıların %57,2’si AKP, %17,2’si HDP, %5,8’si CHP ve %1,5’i MHP yanıtını vermiştir. Ayrıca katılımcıların %14,2’sinin de oy kullanmadım yanıtı verdiği görülmüştür.

Bu pazar seçim olursa hangi partiye oy verileceği

Katılımcılara bu pazar seçim olması durumunda hangi partiye oy verecekleri sorulduğunda %43,1 oranında AKP’nin birinci parti olduğu görülmektedir. Bu oranı %19 ile HDP, %12,8 ile CHP, %2,3 ile MHP, %1,5 ile İyi Parti takip etmektedir. Araştırma grubunda bulunanların %8,1’nin kararsız olduğu, %5,8’inin oy kullanmayacağını ve %3,4’ünün de cevap vermek istemediği görülmüştür.

Katılımcıların oy verme davranışının seçimler arası değişkenliğini değerlendirmek, seçmen davranışının daha iyi belirlenmesi için önemlidir.

2018 yılında AKP’ye oy veren katılımcıların bu pazar seçim olması durumunda büyük oranda tekrar AKP’ye oy verme eğiliminde oldukları görülmektedir. 2018’de AKP’ye oy vermiş seçmenin bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verecekleri sorusuna verdikleri yanıtlara bakıldığında %66,5’inin yeniden AKP’ye oy vereceği, %8,6’sının CHP’yi, %4,1’inin HDP’yi, %2,1’inin ise Deva Partisini tercih edeceği görülmektedir. Katılımcıların %9,8’i kararsız olduğunu belirtirken, %4,2’sinin oy kullanmayacağım şeklinde yanıt verdiği görülmektedir.

2018’de HDP’ye oy vermiş seçmenin bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verecekleri sorusuna verdikleri yanıtlara bakıldığında %87’sinin tekrar HDP’ye oy vereceği görülmektedir. Katılımcıların %5,5’i bu pazar seçim olsa bu defa CHP’yi tercih edeceklerini beyan ederken %1,5’nin ise AKP olarak yanıt verdiği görülmektedir.

CHP’ye oy vermiş olan seçmenlerin ise %85,1’i tekrar CHP’ye oy vereceklerini ifade ederken %4,5’i bu Pazar seçim olsa AKP’yi ve yine %4,5’i HDP’yi, %3’ü ise Deva Partisini tercih edeceklerini ifade etmektedirler.

2018’de AKP’ye oy veren seçmenin bu pazar seçim olsa oy verme davranışı – Bölgeler bazında

 

2018’de AKP’ye oy veren seçmenlerin bu pazar seçim olsa oylarını nasıl kullanacaklarına Kürt illeri ve Batı illeri olarak bakıldığında AKP’ye oy verme eğiliminin Kürt illerinde daha yüksek olduğu görülmektedir. AKP’ye tekrar oy verme eğilimi Kürt illerinde %70 iken Batı illerinde %58,5 olarak karşımıza çıkmaktadır. Kürt illerinde AKP’den CHP’ye geçişkenlik oranı %10,7 iken bu oran Batı illerinde %3,5 olarak gözükmektedir. HDP’ye geçişlerin ise Batı illerinde %7,5 iken Kürt illerinde %2,6’da kaldığı izlenmektedir. Kararsız ve oy kullanmayacaklar açısından da iki bölge arasında oldukça büyük bir fark olduğu görülmektedir. Kürt illerinde bu toplam %9,9 iken Batı illerinde %23,5’e çıkmaktadır.

2018’de AKP veya HDP’ye oy vermiş olan seçmenlerin bu pazar seçim olsa oy verme davranışlarının nasıl değiştiğine cinsiyet açısından bakıldığında AKP’ye tekrar oy vereceğini ifade edenlerin oranının kadınlarda %70,9 erkeklerde ise %62,9 olduğu görülmektedir. 2018’de AKP’ye oy vermiş kadınların %6’sı bu pazar seçim olsa oylarını CHP’ye vereceklerini beyan ederken bu oran erkeklerde %10,7 olarak izlenmektedir. Kadınların %4,3’ü HDP’yi tercih edeceklerini söylerken erkeklerde bu oran %3,8’dir. Oy kullanmayacağını söyleyen AKP’li erkeklerin oranı ise kadınların iki katı olarak gözükmektedir. Kararsızların oranı ise birbirine yakın olarak izlenmektedir.

2018’de HDP’ye oy vermiş olan kadınların %81,3’ü yeniden HDP’ye oy vereceklerini ifade etmektedirler. Bu oran erkeklerde %90,8’e çıkmaktadır. Kadınların %2,5’i bu defa AKP’ye oy vereceklerini beyan ederlerken %6,3’ü ise CHP’yi tercih edeceklerini söylemektedirler.

Oy geçişkenliği – gelir gruplarına göre

2018’de AKP veya HDP’ye oy vermiş seçmenlerin bu pazar seçim olsa oy verme eğilimlerine gelir grupları açısından bakıldığında AKP’ye tekrar oy verme davranışının %51,9 ile en düşük 0-3000 TL gelir grubu arasında gerçekleştiği görülmektedir. Bu grubun %21,2’sinin bu pazar seçim olsa CHP’yi, %9,6’sının ise İyi Partiyi tercih edeceği izlenmektedir. Aynı grup içerisinde daha önce HDP’ye oy vermiş seçmenin %22,2’sinin bu pazar seçim olsa AKP’ye oy vereceğini ifade etmesi ise ayrıca dikkat çekicidir.

AKP’ye tekrar oy verme eğiliminin %85,7 ile en yüksek 24.501-30.000 TL gelir grubu aralığında gerçekleştiği görülmektedir.

Oy geçişkenliği – yaş gruplarına göre

2018’de AKP veya HDP’ye oy vermiş seçmenler ile daha önce oy kullanmadığını beyan eden seçmenlerin bu pazar seçim olsa oy verme eğilimlerine yaş grupları açısından bakıldığında tekrar AKP’ye oy verme oranının dikkat çekici şekilde %54.8 ile en düşük 61 yaş üstünde, en yüksek ise %79,2 ile 18-30 yaş grubu arasında gerçekleştiği görülmektedir. Yine 18-30 yaş grubu arasında daha önce HDP’ye oy vermiş olanların %8,3’ünün bu sefer kararsız olduklarını belirtmesi dikkat çekicidir. Daha önce AKP’ye oy vermiş olan seçmenlerin kararsızlarına bakıldığında ise en kararsız grubun %16,4 ile 61 yaş üstü olduğu, bu grubu %12 ile 31-45 yaş arasının ve %10,1 ile 46-60 yaş arası grubun takip ettiği görülmektedir.

Daha önce oy kullanmadığını belirten 18-30 yaş arası katılımcıların birinci tercihi %31,5 ile AKP olurken bunu %15,1 ile CHP ve %8,9 ile HDP takip etmektedir. 31 ve üstü tüm yaş gruplarında ise bir önceki seçimlerde oy kullanmayanlar arasında birinci tercihin HDP olduğu gözükmektedir.

İlk defa oy kullanacak seçmenin tercihleri

Araştırmaya katılan ve ilk defa oy kullanacak 18-22 yaş arası grubun öncelikli olarak kendisini nasıl tanımladığına bakıldığında dindar olarak tanımlayanların diğer yaş gruplarına nazaran %51,6 oranına gerilediği görülmektedir. Bu yaş grubunda kendini milliyetçi olarak tanımlayanların yükselmesi ve %9 oranına ulaşması dikkat çekicidir.

Örneklemin %10,48’ini oluşturan ilk defa oy kullanacak seçmenler açısından oy verme davranışları değerlendirildiğinde %32 ile AKP’nin birinci, %17,2 ile CHP’nin ikinci, %10,7 ile HDP’nin üçüncü parti olduğu görülmektedir. İlk defa oy kullanacak seçmen eğilimi genel ortalamayla karşılaştırıldığında bu kesimin AKP’ye oy verme oranının ciddi oranda, HDP’ye oy verme oranının önemsenmesi gereken bir aralıkta düşüş gösterdiği, CHP ve MHP’nin oyunun ise yükseldiği izlenmektedir.

Neden AKP’ye oy vermekten vazgeçtiniz?

Araştırmaya yanıt veren ve 2018’de AKP’ye oy veren ama bu pazar seçim olsa oy vermeyecek ya da kararsız olan katılımcılara “neden AKP’ye oy vermekten vazgeçtiniz?” sorusu yöneltilmiştir. Buna göre katılımcıların %38,4’ünün ekonominin kötüleşmesi, %18,1’inin yolsuzlukların artması, %14,3’ünün kayırmacılığın fazlalaşması, %11,9’unun sosyal desteklere erişimin zorlaşması, %5,8’inin dinden uzaklaştığı, %4,8’inin Kürt meselesinin çözümsüz bırakılması, %1,2’sinin hukuk ve adalet anlayışından uzaklaşıldığı ve %5,4’ünün ise cevap vermek istemediği görülmektedir.

AKP’ye oy vermekten vazgeçenlerin neden vazgeçtikleri sorusuna verdikleri yanıtlara cinsiyet ayırt ederek bakıldığında cevap vermek istemeyen katılımcıların %70,4’ünün kadınlar olduğu görülmektedir. Kadınlar arasında vazgeçme sebeplerinde en sık verilen cevabın %42,4 ile sosyal desteklere erişim zorlaştığı için olduğu izlenmektedir. Kürt meselesine çözümsüz kaldığı için cevabının yüksek oranda erkekler tarafından telaffuz edilmiş olması dikkat çekicidir.

Kürt meselesine çözümsüz kaldığı için ve Dinden uzaklaştığı için cevabı verenlerin yaş aralıklarına bakıldığında ise Dinden uzaklaştığı için cevabı verenlerin en yüksek oranda (%41,4) 46-60 yaş aralığında olduğu görülmektedir. Bu yaş grubunda Kürt meselesine çözümsüz kaldığı için cevabı %20,8 ile çok daha düşük oranda seyretmektedir. 18-30 yaş aralığı ise dinden uzaklaşma cevabını diğer yaş gruplarına kıyasla çok daha az zikretmektedir.

İktidar politikalarının ölçeklendirilmesi

Araştırmaya katılan tüm katılımcılardan iktidarın bazı politikalarını değerlendirilmesi istenmiştir. Buna göre katılımcıların en yüksek oranda beğendikleri politikanın %50,2 ile sağlık politikaları olduğu görülmektedir. Bunu %44,7 ile dış güvenlik politikası takip etmektedir. İktidarın en beğenilmeyen politikası %56,2 ile mülteci politikası olurken bunu %48,6 ile MHP ile ittifak ve hukuk ve adalet politikası izlemektedir.

İktidar politikaları değerlendirme sorularına verilen cevaplara 2018’de AKP’ye oy vermiş seçmenin cevapları süzülerek bakıldığında en beğenilmeyen iktidar politikasının %44,7 ile mülteci politikaları olduğu, bunu %40,8 ile ekonomi politikalarının takip ettiği görülmektedir. AKP’nin MHP ile ittifak yapmış olmasının da %50’nin altında beğenildiği görülmektedir. En çok beğeni alan politikanın %66,8 ile sağlık politikaları, %64 ile dış güvenlik politikası ve %61,7 ile din politikaları olması dikkat çekicidir.

En yakın ikinci parti

Araştırma grubunda yer alanlara 2018’de hangi partiye oy verdikleri ve bu pazar günü seçim olması halinde hangi partiye oy verecekleri sorularına ek olarak kendilerine yakın buldukları ikinci parti tercihleri de sorulmuştur. Katılımcıların %40,5’i partilerin hiçbirini kendilerine yakın bulmamaktadır. Hiçbiri yanıtından sonra ise parti isimlerine baktığımızda MHP %10,9, CHP %9,5, HDP %6,4, Yeniden Refah %4,7, İyi Parti %4,1, DEVA %3,2 ve Saadet %3,1 olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu soruya Kararsızım yanıtını verenlerin %7,5 ve Cevap Vermek İstemeyenlerin %5,3 olduğu görülmektedir.

2018’de verilen oylara göre AKP ve HDP’lilerin kendilerine en yakın gördükleri ikinci parti

En yakın ikinci parti yanıtları 2018’de AKP’ye ve HDP’ye oy verenler üzerinden değerlendirildiğinde AKP’ye oy verenlerin yarısına yakının (%46,8) hiçbiri seçeneğini, %13,7’si MHP ve %7,4’ü kararsızım yanıtını verdiği görülmektedir. Aynı durum HDP açısından değerlendirildiğinde ise hiçbiri %37,5, CHP %35 ve kararsızım %7,5 olmaktadır.

HDP’liler arasında en yakın ikinci parti olarak CHP yanıtını verenlerin yarısından fazlasının İstanbul ilinden (%54,1) olduğu ve Diyarbakır ve Bursa %10,8 ile ikinci ve üçüncü il olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bununla birlikte CHP’yi ikinci parti olarak seçenlerin %70,3’ünün erkek, %29,7’sinin kadın olduğu görülmektedir.

En yakın ikinci parti olarak CHP’yi seçenlere yaş dağılımı açısından bakıldığında en yüksek oranın %32,4 ile 18-30 yaş aralığı olduğu tespit edilmiştir.

İlk defa oy kullanacak seçmenin en yakın partisine bakıldığında ise %27’sinin hiçbiri yanıtı verdiği, %23,8’inin MHP, %6,6’sının CHP ve %4,9’unun HDP yanıtı verdiği görülmektedir.

HDP politikalarının değerlendirilmesi

Araştırmaya katılan tüm katılımcılardan HDP’nin bazı politikalarını değerlendirilmesi istenmiştir. Buna göre katılımcıların en yüksek oranda beğendikleri politikanın %29,4 ile kadın politikaları olduğu görülmektedir. Bunu %27,2 ile eşitlik ve özgürlük politikaları izlemektedir. En beğenilmeyen politikaların ise %52 ile din politikası ve %50,2 ile sol ile ittifak politikası olduğu gözlemlenmektedir. Sağlık ve ekonomi politikalarına yüksek oranlarda (%32 ve %26,5) fikrim yok yanıtı verilmesi dikkat çekici bir husus olarak ortaya çıkmaktadır.

HDP politikaları değerlendirme sorusuna AKP’ye oy vereceğini beyan eden katılımcıların yanıtları süzülerek bakıldığında HDP’nin en beğenilen politikasının %11 ile kadın politikası olduğu, bunu %10,6 ile anadili politikasının takip ettiği görülmektedir. En beğenilmeyen politikanın %98,3 ile sol ile ittifak politikası olması dikkat çekicidir. Bunu %71,7 ile din politikaları takip etmektedir.

HDP’ye oy verenlerin HDP politikalarına yaklaşımı incelendiğinde ise hiçbir başlıkta beğenme oranının %80’i bulmadığı görülmektedir. Oranlar açısından en fazla beğenilen beş başlık sırasıyla eşitlik ve özgürlük (%76), kadın (%75,6), hukuk ve adalet (%74,7), anadili (%63,8) ve emek (%62) politikalarının olduğu ortaya çıkmaktadır. HDP’lilerin HDP politikalarını en az beğendikleri başlık ise ekonomi (%36,7) olarak gözlemlenmektedir. Ekonomi politikasına dair fikirleri olmadığını beyan edenlerin %29,4 gibi yüksek bir oran olması da dikkat çekicidir.

HDP’ye oy verenlerin kendi partilerinin politikalarından beğenmediklerine baktığımızda ise en yüksek oranın din politikaları (%25,8) olduğu, bunu %18,6 ile sol ile ittifak politikasının takip ettiği gözlemlenmektedir. Din politikalarını beğenme oranı ise %43,9’dur.

HDP’lilerin %41,2’sinin sağlık politikaları ve %27,6’sının mülteci politikaları hakkında herhangi bir fikir sahibi olmadıklarını beyan ettikleri görülmektedir.

Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verecekleri konusunda kararsız olan katılımcıların HDP politikalarını değerlendirme sorusuna verdikleri yanıtlara bakıldığında en beğenilen politikanın %37,2 ile kadın politikaları olduğu bunu %30,9 ile anadil politikasının takip ettiği görülmektedir. Bu grupta en beğenilmeyen politikaların %46,8 ile sol ile ittifak politikası ve %44,7 ile din politikaları olduğu ortaya çıkmaktadır.

HDP’ye oy vereceğini beyan eden katılımcıların HDP’nin din politikalarına bakışına yaş bazlı bakıldığında beğenmeme oranının %12,2 ile en düşük 18-30 yaş aralığında olduğu görülmektedir.

HDP ne yaparsa oy vermeyi düşünürsünüz?

Araştırma grubunda yer alan katılımcılardan HDP’ye oy vermeyenlere “HDP ne yaparsa oy vermeyi düşünürsünüz?” sorusu yöneltilmiştir. Buna göre hâlihazırda HDP’ye oy vermeyeceğini belirten dindar Kürt seçmenin %43,2’si “asla oy vermem” yanıtını vermiştir. “Cevap vermek istemiyorum” (%12,5) yanıtını verenlerle birlikte HDP’ye oy vermeyenlerin yaklaşık yarısı partinin izleyeceği politikalara göre konumlanabileceğini ifade etmektedir.

Katılımcıların verdikleri diğer yanıtlar değerlendirildiğinde %19,8’inin “Kürt sorunu dışında da politikalar üretirse”, %18,5’inin “daha dindar olursa” dediği görülmektedir. Bu seçenekler dışında kalan “terörle arasına mesafe koyarsa”, “daha Kürdi olursa”, “iktidar olabilirse” seçeneklerinin anlamlı bir aralıkta olmadığı ortaya çıkmaktadır.

HDP’ye asla oy vermem diyenlerin parti dağılımları

Asla oy vermem şeklinde cevap verenlere oy tercihlerine göre bakıldığında %70,5’inin AKP’ye oy vereceğini belirten kesimden oluştuğu fark edilmektedir. Bu orana en yakın değer %15,4 ile oy kullanmadığını belirten kesimden oluşmaktadır.

Kürt Sorunu Dışında Politika Üretirse cevabını verenlerin %62,2’sinin Kürt İllerinden, %37,8’inin ise Batı İllerinde olması oldukça şaşırtıcıdır. Bu sonuç bize Kürt coğrafyasında yaşayan dindar/muhafazakâr ve HDP’ye oy vermeyen katılımcıların HDP’nin Kürt sorunuyla daha az uğraşması gerektiğini ya da farklı politikalarının da görünür olmasını istediğini göstermektedir.

Katılımcıların Cumhurbaşkanlığı Seçimleri açısından davranışları

Tüm katılımcılara 2018 yılında hangi adaya oy verdikleri sorulduğunda %57,7’sinin Recep Tayip Erdoğan yanıtını verdiği ve bu oranı %18,6 ile Selahattin Demirtaş’ın takip ettiği görülmektedir.

Aynı katılımcılara bu pazar cumhurbaşkanlığı seçimi olursa kime oy verirsiniz diye sorulduğunda %44 ile ilk sırada tekrar Recep Tayyip Erdoğan’ın yer aldığı görülmektedir. Erdoğan’dan sonra en yüksek oran %17,1 ile Millet İttifakı ve %16,9 ile HDP adayı yanıtının ön plana çıktığı izlenmektedir. Kararsızların oranı %11,5 ve oy kullanmayacağını belirtenlerin oranı ise %5,8’dir.

İlk defa oy kullanacakların cumhurbaşkanlığı seçiminde tercihlerine baktığımızda Recep Tayyip Erdoğan tercihi %37,7’ye düşmektedir. İlk defa oy kullanacak genç seçmenin kendisinden büyük seçmenlere göre Millet İttifakı adayına oy verme ve kararsız eğilim gösterme oranının yükseldiği, buna karşın HDP adayı seçeneğinin düştüğü tespit edilmektedir. Ayrıca yeni seçmen grubunun %13,1’inin cevap vermek istemediği görülmektedir.

Siyaseti takip etme araçları açısından değerlendirme

Katılımcılara siyaseti en çok nereden takip ettikleri sorulduğunda TV’nin %39,4 oranıyla oldukça yüksek bir sonuç aldığı görülmektedir. TV’yi takip edenlerin sırasıyla Twitter (%16,5), Instagram (%11,7), Facebook (%9,8), Aile ve Sosyal Çevre (%9,8) olduğu anlaşılmaktadır.

Siyaseti takip etme araçları yaş aralıkları bağlamında incelendiğinde TV cevabını verenlerin %68,2’si, Facebook diyenlerin %78,6’sı, aile ve sosyal çevre diyenlerin ise %78,5’i 30 yaş üstü kesimden oluşmaktadır. Buna karşın Instagram yanıtını verenlerin %67,6’sı ve Twitter cevabını verenlerin %56,1’i 30 yaş altında bulunan kesimdir.

Bu karşılaştırma bizlere 30 yaş üstünde kişilerin klasik medya araçlarından TV, Gazete ve sosyal medya mecralarında Facebook tercih ettiği, 30 yaş altında kalanların ise Twitter ve Instagram’ı daha fazla kullanarak siyasi bilgi erişimini sağladığını vermektedir.

18-30 yaş grubunun sosyal medya araçlarına baktığımızda en yüksek oranda %39,1 ile Twitter %33,3 ile Instagram kullandıkları görülmektedir. Bu grupta Facebook kullanımı %8,9’dur. Aile ya da sosyal çevreden siyaseti takip ettiğini söyleyenlerin oranı ise yine %8,9 olarak ölçülmektedir. 45 ve üstü yaşlarda aile ve sosyal çevre etkisinin diğer yaş gruplarına oranla çok daha yüksek olduğu ortaya konmaktadır. Instagram üzerinden takip olgusunun 30 yaş ve üzerinde düştüğü görülmektedir.

HDP ile ilgili haberleri takip ediyor musunuz?

Katılımcılara “HDP ile ilgili haberleri takip ediyor musunuz?” sorusu yöneltilmiştir. Katılımcıların % 53,9’u evet yanıtı verirken %46,1’inin hayır yanıtı verdiği görülmektedir.

HDP ile ilgili haberleri takip edip etmeme sorusuna verilen cevaplara yaş gruplarına göre bakıldığında en yüksek hayır cevabı verme oranının %54,7 ile 18-30 yaş arasında olduğu görülmektedir. HDP ile ilgili haberleri takip ettiğini beyan eden katılımcıların en yüksek olduğu grup %60,1 ile 46-60 yaş arası gruptur.

HDP ile ilgili haberleri takip hususuna il bazlı olarak bakıldığında en yüksek oranda takip etmeyen ilin Urfa olduğu, bu ili Van’ın takip ettiği görülmektedir.

HDP ile ilgili haberler en çok nerede karşınıza çıkıyor

Araştırma grubunda yer alanların katılımcıların tümüne HDP ile ilgili haberleri nereden takip ettikleri sorusu sorulduğunda katılımcıların yarısından fazlasının (%55,5) cevap vermek istemediği görülmektedir. Cevap verenlerin %15,4’ünün TV’den, %9,2’sinin Twitterdan, %7,4’ünün Aile ve Sosyal Çevreden, %3,9’unun Instagramdan yanıtını verdiği gözlemlenmektedir.

HDP haberlerine cevap vermek istemiyorum şeklinde yanıt verenlerin yaş gruplarına bakıldığında cevap vermeme eğiliminin %25,7 ile en yüksek 25-30 yaş grubunda olduğu görülmektedir. Bu grubu %24,3 ile yine genç bir grup olan 18-24 yaş aralığının takip ettiği anlaşılmaktadır. Yaş grupları büyüdükçe bu eğilimin azaldığı dikkat çekmektedir.